Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi

85. Kuruluş Yıldönümünde Köy Enstitülerini ‘Geleceğe Taşıma’ Çağrısı

Kuruluşunun 85. yılında Köy Enstitüleri, Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi çağrısıyla bir araya gelen Cin Ali Eğitim ve Kültür Vakfı, Hasanoğlan Atatürk Öğretmen Okulu Mezunları Derneği, İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı ile Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneğinin birlikte düzenlediği kapsamlı bir sempozyumla anıldı. Ankara’nın Elmadağ ilçesinde Köy Enstitüleri’nin beşiği olan Hasanoğlan’da düzenlenen sempozyumda, Enstitülerin hangi koşullarda doğduğu, kız öğrencilerin deneyimleri ve yeni bir cumhuriyete aktarılacak deneyimler üzerine oturumlar yapıldı. Köy Enstitüleri deneyimini geleceğe taşımak için planlı devletçiliğin yeniden yaratılması, teknik ve akademik eğitimi birleştirecek pedagoji üzerine daha kapsamlı çalışmalarla gelecek yıl buluşulması çağrısı yapıldı.

Elmadağ Belediyesi’nin katkısıyla düzenlenen etkinlik, 17 Nisan Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi’nde gün boyu oturumlar halinde gerçekleşti. Düzenleyici kurumların açış konuşmalarında, Cin Ali Eğitim ve Kültür Vakfı’ndan Nevin Kaygusuz Apaydın, Köy Enstitüleri’nin kuşaklar arası etkisine değinirken; Hasanoğlan Atatürk Öğretmen Okulu Mezunları Derneği’nden Erol Duyar bu okullarda yetişmenin onurunu vurguladı. İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı adına konuşan gazeteci Işık Kansu ise, Köy Enstitüleri’nin bir aydınlanma atılımı olarak nasıl sistemli biçimde yok edildiğini çarpıcı örneklerle anlattı. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı’ndan Erdal Atıcı, eğitimin halkçı ve bilimsel ilkelerine vurgu yaparak bugünkü eğitim sorunlarına tarihsel bir perspektiften yaklaştı. THTM temsilcisi Erhan Nalçacı ise konuşmasında Köy Enstitüsü deneyiminden geleceğe nasıl bir yol haritası çıkarılabileceğine dikkat çekti. Düzenleyici kurumlar arasında Yeni Kuşak Köy Enstitüleri de yer aldı.

“Köy Enstitüleri Hangi Koşullarda Doğdu?” başlıklı birinci oturumda THTM Yürütme Kurulu üyesi Oğuz Oyan, Cumhuriyet’in devrimci hamlelerini sınıfsal ittifaklar bağlamında irdeleyerek Köy Enstitüleri’nin kapatılmasının yapısal nedenlerini anlattı. Ardından söz alan Sercan Ünsal, Enstitülerin sağlık ve kırsal kalkınma uygulamalarından örnekler verdi. Arıcılıktan kooperatifleşmeye, önleyici sağlık hizmetlerinden kadın emeğine uzanan bir perspektifte, Köy Enstitüleri’nin halkla bütünleşmiş eğitim anlayışı vurgulandı. Ünsal, ayrıca Pamukpınar Köy Enstitüsü’nün çürümeye terk edilmesine dikkat çekti.

“Kız Öğrenciler ve Köy Enstitüleri”  başlıklı ikinci oturumda, kız çocuklarının eğitimi ve toplumsal eşitlik, Köy Enstitülerinin günümüze kalan mirası ve geleceğe aktarılacak deneyimler Dilek Gözütok, Nevin Kaygusuz Apaydın ve Zarife Sakarya tarafından aktarıldı.

Üçüncü ve son oturum, “Köy Enstitüleri’nden Yeni Cumhuriyet’e Aktarılacak Deneyim ve Gelecek Toplantılardan Ne Bekliyoruz?” başlığını taşıyordu. İlk konuşmacı Nazlı Somel, günümüzde öğrencilerin Köy Enstitüsü deneyimiyle çok ilgilendiklerini belirterek bu durumun güncel müfredatın aksine Köy Enstitüsü deneyiminin bireyciliği değil dayanışmayı, kendini kurtarmaktansa ülkeye faydalı bir amaç uğruna çalışmayı, eşitlikten ve adaletten yana olmayı temsil etmesinden kaynaklandığını belirtti. İkinci konuşmacı Onur Seçkin, Köy Enstitüleri’nin bir planlama dahilinde 22 ayrı yerde açıldığını hatırlatarak, genç Cumhuriyet’in planlama üzerine kurulduğunu, bu sayede adalet ve eşitlik ilkesi üzerine bir eğitim inşa edilebildiğini belirtti. Konuşmasında eğitimin güncel durumuna da değinen Seçkin, bugün çocukların laik ve bilimsel eğitim almasını isteyen velilerin bu eğitimi özel okullardan satın almak durumunda kaldığını, bu durumun ise eğitimin kamusal bir hak olmasıyla çeliştiğini vurguladı.

Oturumların ardından forum kısmında bir sonraki toplantı için öneriler dile getirildi. Kapanış konuşmasını THTM Yürütme Kurulu üyesi Erhan Nalçacı yaptı. Toplantının ilerleyen yıllarda devam edeceğini ifade eden Nalçacı, Köy Enstitüleri konusunda bazı ezberleri bozmak gerektiğine dikkat çekti. Oğuz Oyan’ın değindiği toprak reformu konusunun altını çizen Nalçacı, planlı ve devletçi ekonominin kazanımlarıyla beraber düşünüldüğünde Cumhuriyet’in nasıl kaybedildiğinin daha iyi anlaşılacağına işaret etti. Bir sınıf analizine ihtiyaç olduğunu söyleyen Nalçacı, gerici sınıfların Köy Enstitüleri’ni kapattığı gerçeğini hatırlattı. Öte yandan köylü tabanı olup benzer devrimler yaşayan Meksika gibi ülkelerdeki deneyimlere, Sovyetler’de kolektivizasyona bakılması gerektiğini ifade eden Nalçacı, toprak ağalarının ekarte edilmesi açısından Türkiye’de eksik kalan olgunun incelenmesi gerektiğini vurguladı.

Nalçacı sözlerini şöyle tamamladı: “Cumhuriyet’i kaybedişimizin en önemli nedenlerinden birisi sermaye sınıfının gericileşmesiydi. Şimdi Türkiye’de yeni bir sosyoloji, yeni bir yapılanma var. Ama bizden çalınanları, KİT’leri, Şeker Fabrikaları’nı, Sümerbank’ı, madenleri, limanları tekrar kamulaştırmadan planlı bir ekonomi kurabilir miyiz? Yeni bir toplum hayal etmek zorundayız. Devletçi olmalı, tüm toplumun yararını, eşitliğini gözetmeli. Modern çağın ihtiyacı olan teknik eğitimin akademik eğitimin bütünleştirildiği, insanların devrimcileştiği bambaşka bir pedagojinin nasıl olabileceğini etüt etmek zorundayız. Bu tarihsel koşullarda yeniden görüşmeliyiz.”

Etkinlik, Ali Kınacı rehberliğinde Hasanoğlan Enstitü Yerleşkesinin gezilmesiyle tamamlandı.