Bugün 28 Nisan. Dünya Çalışma Örgütü (ILO) tarafından Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü olarak değerlendirilen bu tarihte, söz konusu alandaki gelişmelere dikkat çekmek için etkinlikler düzenleniyor.
Ülkemizde ise 28 Nisan yakınlarını iş cinayetlerinde yitiren işçi aileleri tarafından “İş Cinayetlerinde Hayatlarını Yitirenleri Anma ve Yas Günü” olarak anılıyor.
Her yıl iş cinayetlerinde dünya genelinde 2 milyona yakın, ülkemizde ise 2 bine yakın emekçi yaşamını yitirmektedir. 2024 yılının ilk üç ayında en az 425 işçi hayatını kaybetti. Yani her beş saatte bir işçi iş cinayetine kurban giderek ailesinden ve geleceğinden koparıldı. Tanısı konulmayan meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı ise tam olarak bilinmiyor…
İş cinayetleri en çok örgütsüzlüğün, esnek çalışmanın ve taşeron sisteminin etkin olduğu işyerlerinde yaşanıyor. Siyasi iktidarın taşeronluğa son verme iddiasıyla attığı adımlar, tam tersine taşeronluğun, örgütsüzlüğün ve kısmi çalışmanın kural haline gelmesini sağladı.
Diğer yandan kayıtsız çalışmanın yaygın olduğu, “merdiven altı” diye tabir edilen işletmelerdeki ölümleri de tam olarak izleyemiyoruz. Çoğunluğu kaçak olan bu tür işletmelerde kurbanların birçoğu göçmen işçi.
Kader, fıtrat ya da kaza gibi nitelemelerle üzeri örtülmeye çalışılan olgu, ülkemizin nasıl bir emek cehennemine dönüştüğünün resmidir. AKP iktidarında, sermaye düzeni dizginlerinden boşaldı ve sonuç kuralsız, güvenliksiz, güvencesiz, yöntemsiz, denetimsiz ve açgözlü bir çalışma düzenine geçilmesi oldu.
Sermayenin ve AKP iktidarının elinde işçilerin kanı var!
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi olarak, Türkiye’de gerçekleşen her bir iş cinayetinin karşısına dikileceğiz. Bu kanın hesabının sorulması ülkemizde en ufak bir değişimin önkoşuludur. Bu kan sineye çekilerek ileriye doğru atılabilecek bir tek adım yoktur.
1 Mayıs’ta bütün emekçileri iş cinayetlerine karşı örgütlü mücadeleye çağırıyoruz. Sesimizi 1 Mayıs alanlarında yükseltelim.