Milliyetçi Hareket Partisi yönetimi, eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in bir iç hesaplaşma kapsamında öldürülmesinin kamuoyuna taşınmasından başından beri rahatsız. Değil cinayetin dava konusu olması, olayın haber yapılması ve tartışılması bile MHP’ye dönük bir saldırı sayıldı. MHP bu hassasiyetini mahkemeye de yansıttı ve bir dilekçe sunarak tam 154 kişinin ismini ortaya attı.
İstiyorlar ki, faşist odaklara aynı 1970’lerde olduğu gibi kan dökerek ülkeye biçim verme ayrıcalığı tanınsın!
İstiyorlar ki, parti adını taşıyan bu yapı, her tür eleştiriden ve soruşturmadan bağışık olsun!
İstiyorlar ki, MHP’nin devletin içinde, güvenlik mekanizmalarında örgütlenmesi meşru olsun, hatta kendisi ayrıca silahlanabilsin, şiddet siyasetini göstere göstere sürdürsün!
İstiyorlar ki, farklı dünya görüşü, siyasi tutum ve meslekten 154 kişinin Marksist, Fetöcü, liberal ve bölücü ilan edilebilmesi, MHP’nin sakil ve ilkel dili olarak dokunulmazlık kazansın!
Oysa bu partinin adı geçmişten bugüne defalarca suç odağı olarak anılmış, sayısız cinayet ve katliama bulaşmıştır. Bugün de Türkiye’nin bir uyuşturucu ve mafya üssü haline gelmesinde MHP’nin hem siyasi hem operasyonel sorumluluk taşıdığına işaret eden çok sayıda haber yayınlanmıştır.
154 kişilik, türdeş olmayan listenin içinde Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi üyeleri ve dostları da vardır. MHP’nin hele bir cinayet davası vesilesiyle kendisini tartışanların listesini çıkarıp ortaya atması, açıkça tehdit anlamı taşımaktadır.
Tehditlerle, Türkiye’nin aydınlık geleceğine gönül verenlerin korkutulabileceklerini, mücadeleden alıkonabileceklerini düşünmek, siyasetin temel aracını şiddet olarak bellemiş olan faşistlere yakışır.
Meclisimiz faşizme, gericiliğe, karanlık cinayetlere boyun eğmeyen bütün yurttaşlarımızla dayanışmasını ilan etmektedir.