Bu sabah Cumhurbaşkanı aday adayı ve İBB Başkanı İmamoğlu dâhil belediye başkanlarının, İsmail
Saymaz’ın ve yüzü aşkın kişinin gözaltına alınması ve İstanbul’da fiilen sıkıyönetim ilan edilmesi, baskı
rejiminde yeni bir aşamaya geçilmesi anlamına gelmektedir.
Bu saldırıyı kınıyor, öfke ve şiddetle protesto ediyoruz.
İktidar koalisyonuyla hâlâ demokrasi oyunu oynanabileceğini düşünenler açısından içinde
bulunduğumuz günler herhalde dehşetle ve ibretle anılacaktır. İktidarın hukuki ve siyasi şiddet
politikalarında sınır tanımayacağının yeni kanıtlara ihtiyaç yoktu, ama bazıları ancak deneyerek
öğrenebiliyor!
Özel gündemlerine kilitlenmiş olanlar ise deneyerek dahi öğrenemiyorlar; çünkü her durumda sürecin
uzun erimde kendi lehlerine çalışacağına inanıyorlar. Çoktan öğrenilmiş olması gereken, AKP ve MHP
ile olumlu herhangi bir diyaloğa, işbirliğine girilemeyeceğidir.
Kendi damgasını taşıyan Anayasaya uymayan, kendi çıkardığı yasalar ve kararnamelerle kendini bağlı
hissetmeyen, dolayısıyla kuralsızlığı “kurallaştırmış” bir keyfi iktidar türünün son becerisi, en güçlü
rakip Cumhurbaşkanı adayını tasfiye etmeye dönük bir “geçersiz diploma” uydurması ve örgüt
kumpasıdır. Bu bel-altı hamleleri yargıdan, anayasal yargıdan veya AİHM’den dönecek olsa bile, “atı
alan Üsküdar’ı geçti” senaryosu oynanmak istenecektir.
Böyle bir iktidar altında genel oy düzeneği dahi giderek anlamsızlaşmaktadır. Hukuk, adalet, yasa
yoktur; “bundan böyle göstermelik seçimler dahi yoktur” yolunda hızla ilerlenmektedir. Suç dosyaları
olağanüstü kabarmış bir iktidarın demokratik seçimlerle gitmek istemeyeceğinin bütün işaretleri
birikmektedir.
THTM, ana muhalefet partisinin Cumhurbaşkanı aday adayı ve aday belirleme sürecine ilişkin bugüne
kadar bir açıklama yapma ihtiyacı içinde olmadı. Bu koşullarda, siyasi duruşumuzdan bağımsız olarak,
genel seçim düzeneğinin demokratik koşullar içinde çalıştırılmasını savunmayı ve bu yönde toplumsal
baskı kurmayı öncelikli meselemiz olarak görüyoruz.
Cumhuriyetçilerin birliğinin tam da bu koşullarda pekiştirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Çünkü siyasi
iktidar bu mutlak baskı rejimini esasen Cumhuriyet’i bütünüyle tasfiye etmek amacıyla hayata
geçirmektedir.
Bir uyarıyı daha yapmak durumundayız: Kendi özel gündemleri doğrultusunda AKP-MHP-HÜDAPAR
trenine ek vagon olmayı, onlarla dinci-despotik iktidarın Cumhuriyet düşmanı yeni Anayasasını
oluşturmayı içine sindirebilecek siyasi hareketler, Türkiye siyasetinin ilerici kanadında anılmayı hak
etmeyeceklerdir.
Çağrımız ise açıktır: Gerici baskıların şiddetlenmesine karşı biricik çıkış yolu, en geniş halk kitlelerinin
Cumhuriyet değerleri doğrultusunda ayağa kalkması, örgütlenmesidir.
Yaşasın laik ve demokratik Cumhuriyet. Yaşasın bağımsız Cumhuriyet. Yaşasın emekçilerin
Cumhuriyeti.
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi