Cumhuriyetçiler Kurultayı, Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin çağrısıyla 24-25 Mayıs tarihlerinde Ankara’da toplandı. Dün çok sayıda Cumhuriyetçi dernek, meslek odası ve platformun temsilcilerinin konuşmalarıyla gerçekleşen açılıştan sonra bugün Kurultay’ın Çalışma Toplantısı yapıldı. Beş oturumdan oluşan çalışma toplantısının yapıldığı Kurultayın ikinci gününe akademisyenlerden gazetecilere, siyasetçilerden yurttaş inisiyatiflerine uzanan geniş bir katılım oldu.
Birinci Oturum: Cumhuriyet Nasıl Kaybedildi?
“Cumhuriyet nasıl kaybedildi?” başlıklı birinci oturum THTM kurucu üyesi, yazar Aydemir Güler’in başkanlığında gerçekleşti. Oturumda THTM Kurucu Üyesi ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, tarihçi Gözde Somel, akademisyen, yazar Ömer Atagenç ve gazeteci, yazar Barış Terkoğlu söz aldı. Birinci oturumun sonunda direnişteki Beşiktaş Belediyesi işçilerinden Umut Sarıtaş’ın direnişteki emekçiler adına Cumhuriyetçiler Kurultayı’nı selamlayan mesajı okundu.
‘Mülk sahibi sınıflara dokunmayan bir devrimci dönüşüm ilerlemez’

Kemal Okuyan: Önünde sonunda mülk sahibi sınıflara dokunmayan bir devrimci dönüşümün ilerleme şansı yok. Tarikatlar ve holding düzeniyle kavga etmemiz gerekiyor. Ülke içinde emekçi, kadın, çocuk kötü durumda ise dış politika iyi olamaz. Türkiye’nin çıkarları Libya’da, Suriye’de fetihçilik oynayarak da sağlanamaz. İçeride kötü olanlar, dışarıda iyi olmaz. Sermayenin milli davası değil para davası olur, öyle ulusal çıkar olmaz. Ulusal çıkar artık emeğin çıkarlarıdır. Türkiye’nin çıkarı halka dayanan çıkarlardır. Mülk sahibi sınıflar sorunu temel bir sorundur bunun etrafından dolaşılarak Cumhuriyet’e sahip çıkılamaz. Cumhuriyetçiler için yol ayrımı şudur: Bu düzenle hesaplaşacak mıyız? Sermaye egemenliği sorgulanacak mı? Önce laikliği tesis edelim denebilir ama sermaye egemenliğinde laikliğin tesisi mümkün olmaz.
‘Laikliğin tasfiyesi sermaye çıkarı için gereklidir’

Gözde Somel: Türkiye tarihinde zenginler ve yoksullar ayrımının Cumhuriyet’in başından itibaren görüldüğünü ve bu ayrımın büyüdüğüne vurgu yaptı:
“Türkiye’nin büyük holdingleri 10 Kasım ve 29 Ekim’i atlamaz, büyük bütçelerle reklamlar çeker. “Ülke bizim, hep vardık” mesajı verir bize o reklamlar ve evet hep varlardı. Laikliğin tasfiyesi ve bağımsızlıkçı çizginin terk edilmesi sermaye sınıfının çıkarları için gereklidir. Devrimin yarattığı eşit yurttaşlık zemini ile aynı devrimin sermaye grupları arasındaki çelişki cumhuriyetin doğum lekesi olarak kabul edilebilir. Bu Kurultay’da Nâzım’ın Memleketimden İnsan Manzaralarında bahsettiği yoksul posta treninin Ankaraya ulaşmasını umuyorum.
‘Sermayenin toplumun temellerine nasıl dinamit koyduğunu görmedik’

Ömer Atagenç: Bugün buraya bir akademisyen olarak değil Kemalist olarak geldim. Biz daha kuruluşunda Cumhuriyet’i kaybettik. Devrimci, devletçi ve halkçı ilkeleri; altı okun üçünü 1945’lerde kaybettik. Sermayenin toplumun temellerine nasıl dinamit koyduğunu görmedik. Yıllar sonra ilk defa büyük bir heyecan yaşıyorum. Bu heyecan, sözümü anlayacak bir kitleye seslendiğime dair inanç yüzünden. Cumhuriyet’in, kapitalist düzende asla taçlanamayacağını bildiğim için, Kemalizmin yüzünü sosyalizme dönmesi ile yaşayabileceğini bildiğim için aranızdayım.
‘İktidar odağı yaratılmadan Cumhuriyet yaşatılamaz’

Barış Terkoğlu: Cumhuriyet bu hâle eşitlik düzeninden koparıldığı ve bu durum kanıksandığı için geldi. Cumhuriyet bu hâle anayasa yıkım iktidarlarıyla geldi. Merkezine emperyalist sistemin çıkarlarını koymuş politikaların kabulü ile geldi. Tarikat ve cemaatler iktidar ortağı yapıldığı, din sömürüsü olağanlaştığı için geldi. Halk için politikaların yerini ayrıcalıklı sınıf politikaları aldığı için geldi. Alt kimlik, üst kimlik kavramlarıyla varoluşu etnisite ve mezheplerle tanımlayanlar sayesinde geldi. Devrimci çekirdeğinden koptu. Bir iktidar odağı yaratılmadan Cumhuriyet yaşatılamaz. O yüzden Roma’ya çıkan tüm yolları birleştirmek lazım. Yaşasın Cumhuriyet!
İkinci Oturum: Laikliği Nasıl Yeniden İnşa Edeceğiz?

“Laikliği nasıl yeniden inşa edeceğiz?” başlıklı ikinci oturum bilgisayar mühendisi Hülya Küçükaras başkanlığında gerçekleşti. Oturumda hukukçu Ali Rıza Aydın, hukukçu Neval Oğan Balkız, akademisyen, yazar Fatih Yaşlı, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı, avukat Müjde Tozbey söz aldı. Oturum gazeteci, yazar Emre Kongar’ın video mesajıyla başladı. Kongar mesajında sömürüye karşı eşitlik mücadelesi vurgusuyla Cumhuriyetçiler Kurultayı’nı selamladı.
‘Sömürü düzeninde laik bir cumhuriyet kurulacağı fikri yanılsamadır’

Ali Rıza Aydın: Cumhuriyetin ve laikliğin ayrı bir tarihi yoktur, sınıfların tarihi ile özdeştir. Sömürücülerin elinden cumhuriyeti kurtaramazsak laikliğin geleceği de ihanetin içine doğarak devam edecektir. Kısmi laiklikle avunan bir emekçiler yığını ne cumhuriyeti koruyabilir ne de cumhuriyeti halkın cumhuriyeti yapabilir. Laikliğin geleceği sınıfsız bir toplumla özdeştir. Ülkedeki gelişmeler bize bunu bağırarak söylüyor. Bunu duymak istemeyenler laikliği gericilerin eline teslim ediyorlar. Tutsak edilmiş bir laikliğin geleceği olmaz. Sömürücülerin düzeni kuralları içinde laik bir cumhuriyet kurulacağı yanılsamasından kurtulmak zorundayız.
‘Cumhuriyeti yeniden inşa etmek göreviyle karşı karşıyayız’

Neval Oğan Balkız: Türkiye’nin ana davası laikliktir. Kurum, kuruluş örgütleyişinde hiçbir dinin etkili olmadığı bir devlet laiktir. Böyle bir devlette bireyin kamusal özgürlüğü, kişisel hayat özgürlüğü ve kamusal alanın özgürlüğü sağlanabilir. Cumhuriyet Kurultayı gibi adımlar birlikte düşünmek açısından çok anlamlıdır. Eyleme geçtiğimizde de önceliklerimizi belirlemek görevi ile karşı karşıyayız. Cumhuriyeti korumakla değil, onu yeniden inşa etmek göreviyle karşı karşıyayız. Yeniden mücadeleye başlamak, yeniden laikliğin taşıyıcısı olacak emekçi sınıflara dönüp laikliğin yaşamsal önemini ve emeğinin değerini öğretmek zorundayız.
‘Bugün laikliği savunmak Türkiye’de işçi sınıfı iktidarını savunmaktır’

Fatih Yaşlı: Laiklikten ve cumhuriyetten vazgeçişle empreyalizme entegrasyon aynı sürecin parçalarıdır. Türkiye’de sermaye düzeni ile dinselleşme hep iç içe gitti ve hepsinin arkasında işçi sınıfından, sosyalizmden korku vardı. AKP sosyalizm tehdidine karşı Türkiye’nin yönetici sınıfının iktidara getirdiği bir partidir. AKP’yi iktidarda tutan da laikliği yıkan da sermaye düzenidir. Bugün ÇEDES, MESEM adı altında küçücük çocukların dinci gericiliğe mahkûm edilmesi ile çocuk işçiliğe mahkûm edilmesi aynı düzenin parçalarıdır. Bugün laikliği savunmak Türkiye’de işçi sınıfı iktidarını savunmaktır. Cumhuriyeti savunmak sosyalist cumhuriyeti savunmaktır. 1923’ü ancak hem holdinglerle hem tarikatlarla mücadele ederek, Türkiye’de sosyalizm iddiasını güçlendirerek ileri taşıyabiliriz. Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!
‘Laikliği geri alacağız, Cumhuriyet’i yeniden kuracağız’

Müjde Tozbey: Laiklik yıkılırken en ağır bedeli kadınlar ödüyor. Erdoğan’ın bir sözü ile İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı. İstanbul Sözleşmesi laiklik için neden önemliydi? Korunmak için devlete başvurulduğunda devlet sizi korumak zorundaydı. Bu yüzden önemliydi. Erdoğan ‘İstanbul Sözleşmesi kadınları güçlendiriyor, bir sürü sığınma evi açtık’ dedi. Laikliğin temelinde ne vardı? Türk Medeni Kanunu çok önemli bir kanun, büyük bir kadın mücadelesi ile kabul edildi. İlk defa toplumsal cinsiyet eşitliği kabulü Medeni Kanun’la oldu. Dini referanslarla kadının sürekli aile içine hapsedilmesini engelleyen bir kanundu. Bugün biliyorsunuz Türk Medeni Kanunu da artık tartışılıyor. Biz laikliği geri alacağız, Cumhuriyet’i yeniden kuracağız. Bunu sadece hukuki bir mücadele ile değil, halk mücadelesi ile yapacağız.
Üçüncü Oturum: Ülkemizi Emperyalizmin Tahakkümünden Nasıl Kurtarırız?

“Ülkemizi emperyalizmin tahakkümünden nasıl kurtarırız?” başlıklı üçüncü oturum avukat Melek Neslihan Özfidan’ın başkanlığında gerçekleşti. Oturumda THTM Yürütme Kurulu üyesi, akademisyen Erhan Nalçacı, akademisyen, yazar Barış Doster, Kaan Eroğuz, gazeteci Ebru Yazıcı, akademisyen Mustafa Türkeş söz aldı. Üçüncü oturum gazeteci Mehmet Ali Güller ve tarihçi, yazar Taner Timur’un Kurultay’a yolladıkları mesajların okunması ile sona erdi.
‘Cumhuriyet’i yeniden kurarken hiçbir kapitalist ülkenin hegamonyasını kabul etmeyiz’

Erhan Nalçacı: Cumhuriyetçilerin birliğini sağlarken şuna değinmek zorundayız. Cumhuriyetçilerin bir kısmı bazı güçlü kapitalist ülkelerin ABD ve İngiltere’ye göre daha temiz oluşuna güvenebilirler. Bu bir sorundur, 1923 Devrimi’nde de Amerikan mandacısı bir ekip vardı. Ama Mustafa Kemal’in liderliğindeki ekip mandayı reddetti. Bugüne geldiğimizde biz Cumhuriyet’i kurarken hiçbir güçlü kapitalist ülkenin hegamonyasını kabul etmeyiz. Bu ülke bağımsız olacak. Bu mücadelede yalnız kalacağımızı düşünmeyin. Dünyanın bütün ülkeleri emperyalist tahakküm ve gerici sınıfların etkisi altında. Her yerde bir emekçi cumhuriyeti arayışı var. Biz onlara yaslanacağız. Bütün dünyadaki emekçi halklarla geleceği birlikte örecek, birlikte bağımsızlaşacağız.
‘Cumhuriyeti ‘kimsesizlerin kimsesi’ yapabilmek için kamucu yapmak zorundayız’

Barış Doster: Yalnız ve ancak örgütlü bir halk yenilmez. En geniş cephede örgütlenmemiş bir halk için yenilgi kaçınılmazdır. Amasız, fakatsız savunacağım ortak payda kamuculuk, laiklik, aydınlanmacılık, cumhuriyet yurttaşlığı ve antiemperyalizmdir. Tam bağımsızlık, antiemperyalizmdir. Laiklik olmadan olmaz, devrimcilik olmadan olmaz. Antiemperyalizm de kamuculuk olmadan olmaz. Cumhuriyeti ‘kimsesizlerin kimsesi’ yapabilmek için kamucu yapmak zorundayız.
‘Vatan topraklarını emperyalizme peşkeş çeken bir iktidarla karşı karşıyayız’

Kaan Eroğuz: Böyle anlamlı ve önemli bir çalışmanın parçası olmak mutluluk verici. Bugünkü cumhuriyetçiliğin yükseleceği yer NATO ve AB karşıtlığından, emperyalizm karşıtlığından geçmektedir. Emperyalizmden bahsediyorsak kapitalist sömürüden de bahsetmemiz gerekiyor. Kamu kaynaklarını, vatan topraklarını emperyalizme peşkeş çeken bir iktidarla karşı karşıyayız. Burada Türkiye’yi yeniden bağımsız, onurlu, başı dik bir hale getirecek iradeyi görüyorum. Yaşasın emekçilerin cumhuriyeti! Kahrolsun cumhuriyet düşmanları!
‘Türkiye’nin devrimci birikimi NATO’dan daha kuvvetlidir’

Ebru Yazıcı: Düzenin bir sıkışıklık içinde olduğu gerçeğini, yönetememe krizini hepimiz anlıyoruz. Bu krizin karşılığı bir gün savaş diğer gün barış üreterek oluyor. Biz bu sıkışıklığın sonuçlarını yaşıyoruz. Türkiye’nin devrimci birikimi NATO’dan daha kuvvetlidir, daha kuvvetli olmak zorundadır. Bugün burada bunun yolunu arıyor, birbirimize omuz veriyoruz.
‘NATO’yu, IMF’den, AB’den ayırmak mümkün değildir’

Mustafa Türkeş: Cumhuriyet’in sosyalizme taşınması mümkün olmadı. Emperyalizmin hegamonyasını sürdürmesinin temel nedenlerinden biri kapitalizmle iç içe geçmiş olması oldu. NATO birer birer ülkeleri korumaz, kapitalist sistemi korur. NATO’yu IMF’den, AB’den ayırmak mümkün değildir. Bu tahakkümden kurtulmak için hedefe NATO’yu koymak zorundayız. Alternatifi kapitalist sistem içinde üretmek mümkün değil. Başka bir sistem üzerinden kurgu yapmak zorundayız. Buna başlamalı ve alışmalıyız.
Dördüncü Oturum: Ekonomide Halk Egemenliğini Nasıl Kuracağız?

“Ekonomide halk egemenliğini nasıl kuracağız?” başlıklı dördüncü oturum THTM Sözcüsü, akademisyen Oğuz Oyan’ın başkanlığında gerçekleşti. Oturumda yazar Serdar Şahinkaya, akademisyen Gamze Yücesan Özdemir, akademisyen Nevzat Evrim Önal, gazeteci İskender Özturanlı, ekonomist Gülay Dinçel söz aldı.
‘Yeni ve devrimci bir cumhuriyete her zamankinden çok ihtiyacımız var’

Serdar Şahinkaya: Türkiye devleti kamucu kalkınmacı ve halkçı devlet niteliğinde yeniden kazanılırken emek üretkenliğini artırmak için planlamayı merkeze koyacak. Başka yolu yok. Yeni bir bağımsızlık, özgürlük ve eşitlik hareketi yaratmak zorundayız. Kurultay bunu yaratacak halk hareketinin başlangıç noktasıdır. Yeni ve devrimci bir cumhuriyete her zamankinden çok ihtiyacımız var. Öyleyse yaşasın cumhuriyet, yaşasın cumhuriyetçilerin birlikteliği!
‘İçinden geçtiğimiz günlerde emekçiler yurttaşlıktan kovulmuşlardır’

Gamze Yücesan Özdemir: İçinden geçtiğimiz günlerde emekçiler yurttaşlıktan kovulmuşlardır. Türkiye bir emekçi toplumu. İstihdamda olan her 10 kişiden 8’i ücretli çalışıyor. Bu toplamı vuran en büyük sorun işsizlik. Kamucu planlama ile tüm toplumu ve ekonomiyi yeniden örgütleyeceğiz. Çalışma hakkı en önemli mücadele alanımız olacak. İnsan onuruna yaraşır ücretlerle yeteneğine bağlı çalışacak emekçiler. Çalışma hakkını en çok kadınlar ve gençler için savunacağız. Bir başka mücadele başlığı da çalışma süresinin kısaltılması olacak. Yurttaşlık kendini güvende hissetme halidir. Güvenli bir gelecek ancak dayanışma duygusu üzerinde yükselir. Yeni bir cumhuriyeti toplumsal faydayı çoğaltan politikalar üzerine kuracağız. Yeni bir cumhuriyet emekçilerin cumhuriyeti olacak. Bugün bu kurultaydaysak bunu başaracağız, umut var. Yaşasın cumhuriyet, yaşasın devrim!
‘Elini taşın altına koymayanın zenginleşmesine ne gerek var?’

Nevzat Evrim Önal: Burjuvazi rejim değişikliği için ekonomiyi sabote etmeye başladığında sabotajı engellemenin tek yolu kaynakların devletin elinde olmasıdır. Biz halkın refahını sağlayacak, mal ve hizmetleri baştan sona üretecek bir devlet sektöründen yana olmalıyız. Mevcut sektörlerin yanına yeni bir devlet ekonomisi kurmaktan değil tamamen devletleştirmekten bahsediyorum. Elini taşın altına koymayanın zenginleşmesine ne gerek var? Çalışmayanın yemesine ne gerek var? Biz bedelsiz devletleştirmeden yana olmalıyız. El koymalıyız bu mallara.
‘Halk ekonomisi kamulaştırma ile kurulur’

İskender Özturanlı: Cumhuriyetin içi boşaltıldı ama buna da cumhuriyet diyorlar. Bu bütün dünyada oldu. Sosyalizmsiz cumhuriyetin kullanışsız olduğu noktaya geldik. Yoksulluk bu dönemde ancak bir cumhuriyetçinin ya da bir sosyalistin gündemi olur. Halk ekonomisini tam istihdamla, kamulaştırma ile kurabiliriz. Bugünkü düzene alternatif olarak çıktığı söylenen yapıların da sadece makyaj yaptığı görülüyor. Bugüne kadar tamam devlet AKP’nin elindeydi ama yerel yönetimler kimlerin elinde? Örnek bir kamuculuk gören var mı buralarda? Şimdi biz baştan başlayacağız.
‘Sermayesiz bir yeniden kuruluş mümkün’

Gülay Dinçel: Tekil sermayedarların cumhuriyetin kuruluşundaki yerlerinin ötesinde, bugünden geriye cumhuriyetin kuruluşuna baktığımızda bir kapitalist gelişmeyi saptıyoruz. Cumhuriyetin devletçi döneminde de sermayenin yerleşimi için önemli ve hızlı sıçramalar sağlandığını söyleyebiliriz. Geldiğimiz noktada, Türkiye’de sermaye sınıfının gelişimine baktığımızda, bugünkü zenginlikte yüksek düzeydeki artı değer sömürüsünün temel kaynak olduğunu ve bu sömürünün temelinde sermaye sınıfının çıkarını gözeten bir ekonomik yapı olduğunun görülmesi gerekiyor. Sermayesiz bir yeniden kuruluş; sermayesiz, emekçi halka dayalı, sömürünün olmadığı bir cumhuriyet mümkün ve ülkemizde bunun kaynakları var. Kaynakların sermayeye aktarılmaması yeterli.
‘Koç, TÜPRAŞ’ı almayı rüyasında göremezdi. Dünya Bankası ve IMF bunları dayattı’

Oğuz Oyan: Halk egemenliğini kurmak sadece içerdeki sınıflarla mücadele ile olmaz. Böyle bir yola girdiğinizde hemen uluslararası çıkarlar devreye girer. Sermaye sınıfı, duyargaları en gelişkin sınıftır, çünkü iktidarda olan ve yöneten sınıftır. Halk egemenliği hem içe hem dışa karşı bir kol güreşi gerektirir. Bunun için arkanızda halk olmalı. Bunu düzen içi muhalefetle yapmanız mümkün değil. Onların şimdiye kadar neoliberal politika dışında bir politikası olduğunu duymadık. Burada AKP öncesine dönüşle sınırlı bir mücadele hedefi koymuyoruz. 2000’lerdeki özelleştirme dalgası AKP geldiği için olmuyor onun öncesinde zaten özelleştirme furyası başlıyor. TÜSİAD’ın sermayesi yetmeyeceği için de dış kaynak desteğiyle yapılıyor bu özelleştirmeler. Koç TÜPRAŞ’ı almayı rüyasında göremezdi. Dünya Bankası ve IMF bunları dayattı. Burada biz bir halk iktidarı programından bahsediyoruz. Kamu yönetimini derhal ele geçirmek için çalışmaya başlamak zorundayız. Sermaye çıkarlarına karşı sınıfsal refleks geliştirmeden cumhuriyetin yeniden inşa imkanı yoktur. Biz bunu göstermek için buradayız.
Beşinci Oturum: Sonuç Bildirgesi

Dört oturum süren tartışmalar sonrası Cumhuriyetçiler Kurultayı Beşinci Oturumu’nda sonuç bildirgesi üzerine görüşmeler yapılarak katılımcıların katkısı alındı. Sonuç Bildirgesi’nin son hali hafta içi kamuoyu ile paylaşılacak.