25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Alaşehir Belediyesi öncülüğünde, Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM), Eğitim-İş, ÇYDD, ADD, Kadının İnsan Hakları Derneği, 29 Ekim Kadınlar Derneği, Tüm Yerel-Sen katkılarıyla “Cumhuriyetimizin 101. yılında Adalet, Laiklik ve Kadın” paneli gerçekleştirildi. Panel Manisalı kadınların yoğun ilgisi ve katkısıyla yapıldı.
Açılış konuşmasını Kadının İnsan Hakları Derneği adına Bahar Girgin yaptı. Girgin konuşmasında, ‘’Tüm dünyada kadınların yaşadığı şiddete dikkat çekmek adına önemli bir gün olan 25 Kasım adına bu etkinlikte buluştuk. Kadını toplumdan yoksun bırakmak, cinsiyet eşitsizliği insan hakları ihlalidir. Toplumun barış ve huzur içinde yaşaması için eşitlik zorunludur. Yetersiz hukuki uygulamalar, ekonomi, medya bu sorunun derinleşmesinde rol oynamaktadır. Caydırıcı hukuki düzenlemeler için, çözüm için ancak örgütlü bir mücadele ile çözüm olacağı, örgütlü olmayı bırakmayıp mücadele etmeli ‘’ diyerek sözü diğer katılımcılara bıraktı.
THTM kurucu üyesi ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Zülal Kalkandelen söz aldı. Konuşmasına laiklik nedir sorusuna cevapla başlayan Kalkandelen; “Laiklik çağdaşlaşmaktır, halkçılıktır, devrimciliktir. Laiklik esasıyla Aydınlanma devriminin ürünüdür. Laikliğin özünde gökyüzü ve yeryüzündeki ilişkinin birbirinden ayrılması yatmaktadır. Laiklik farklı inançta olanları ve inanmayanları, toplumda egemen olan inancın baskısından korumak için ortaya çıkmıştır. Laikliği Türkiye’de sadece din ve devlet işlerinin ayrılması olarak tanımlanması, laikliğin bu özelliğinin göz ardı edilmesi sonucunu doğurmaktadır . Laiklik, toplumda birbirinden farklı olan insanların barış içinde yaşaması ve değişen dünyaya bilimsel yollarla olarak ayak uydurabilmektir. Devletin kaynağını dinden ve inançtan almadan, insan aklının yarattığı yasalarla yürütülmesidir. Laiklik, dogmatizmin karşıtı, bilimin ve aklın yanlısıdır” dedi.
Kalkandelen konuşmasının ikinci kısmında ise Laikliğin Türkiye’de nasıl ortaya çıktığını ve nasıl yok edildiğini anlattı.
Kalkandelen “Mustafa Kemal’in aklında 1919’dan beri laiklik var. İlk aşamada TBMM’nin açılması, sonrasında 1 Kasım 1922 de Saltanatın Kaldırılması, Halifeliğin Kaldırılması, 3 Mart 1924 tarihinde 3 Devrim Yasasının Çıkarılması, 1925’te Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması, sonrasında 1926’da Medeni Kanununun çıkartılması Türkiye’de laiklik için önemli bir yere sahiptir. Ve nihayet devletin dininin İslam olması maddesi 1928’de kaldırılmıştır. 1937’de ise laiklik tüm bu düzenlemelerden sonra anayasamıza girmiştir” dedi.
‘Tarikat ve cemaatlerin hukuken bir hükmü yok’
Sözlerine tarikatlarla ilgili konuşarak devam eden Kalkandelen, “Bugün yürürlükte olan tarikatlar ve cemaatlerin hukuken bir hükmü yoktur. Az önce belirttiğim gibi biz bugün kapatılması için mücadele ediyoruz ancak Tekke ve Zaviyeler bundan tam 100 yıl önce kapatılmıştır zaten. Bu husus memlekette yok sayılıyor. Anayasa ve kanunlar yıllardır çiğneniyor.” dedi
Kalkandelen, “1950lerden sonra laikliğin tasfiyesinin önünün açılmasının en önemli sebebi emperyalizmdir. Yeşil kuşak projesi. Komünizme karşı İslam’ın araç olarak kullanıldığı projeler var. Sonrasında Marshall yardımları, Nato’ya girilmesi. Bunların hepsi esasında laikliğin tasfiyesini sağlamıştır. 71, 80 darbeleri laikliğin çiğnenmesi ve tarikatların önünün açılması açısından büyük bir alan açtı. Özal, neoliberal politikaları gericilikle birleştirip, ülkeyi Nakşibendilere teslim etti. Demirel’den Çiller’e, Özal’a ve hatta Ecevit’e kadar her gelen politikacı tarikat ve cemaatleri destekledi. Bunları oy deposu olarak gördüler. Bugün ise mevcut iktidar geldiği günden beri tarikat ve cemaatleri eskisinden kat be kat arttırdı.
Hiçbir zaman geri kalmayacak kadar hep arttırarak toplumun her alanına sokmuş durumda. Örneğin ÇEDES gibi projeler Milli Eğitimde kökleşmiş durumda.
Yahut daha bugün, bu anlamlı günde, 25 Kasım’da, kadın mücadelesinde önemli bir yeri olan, kadının ekonomik hayata katılması ve özgürleşmesi için önemli bir rol oynayan kreşlerin kapatılması için talimatı veriyorlar.”
Sözlerinin sonuna gelirken Kalkandelen THTM’nin önemli bir oluşum olduğunu ve buraya destek verilmesi gerektiğini vurguladı.
Kalkandelen, “THTM, 2023 Seçiminden sonra bir şey yapmalıyız duygusu ile birleşen insanlardan oluşuyor. Laiklik ve devletçiliğe sahip çıkan, yurtsever devrimcilerden oluşan bir oluşum. Birlikte neler yapılabileceğimizi konuşmak adına THTM’ye katılmaya, meclis dışı muhalefeti canlandırmaya ve yükseltmeye her zamankinden çok ihtiyacımız var. Yurtsever devrimcilerin her zamankinden fazla laik cumhuriyete sahip çıkması gereken bu dönemde mutlaka THTM’ye omuz vermeli ve mücadeleyi yükseltmeliyiz” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
‘Laik olmayan bir toplumda kadının toplumsal eşitliği mümkün olamaz’
Kalkandelen’in ardından Şenal Sarıhan konuşmasını yapmak için kürsüde yerini aldı.
Sarıhan, “ Kadının toplumda önem görmesinin esas noktası toplumun laik olmasıdır. Laik olmayan bir toplumda kadının toplumsal eşitliği mümkün olmaz.
1926 yılında Medeni Yasa’nın gerekçesinde şöyle yazılır; ‘Biz Mecelleden vazgeçiyoruz çünkü Mecelle dine dayalı idi. Dinlere dayalı yasalar değişemez ve gelişemez. Çünkü dinler vaaz edildikleri dönemin yasalarını içerir. Ancak yaşam yürür ve yeni gereksinimler doğar.’ Bu gerekçe aslında laikliğin yasalarımız ve toplum için vazgeçilmez olduğunu anlatır.
Kadınların mücadelesi ile özellikle kanunlarımızdaki kadını ikincil konuma düşüren, eşitliğin önüne geçen yasaların ve maddelerin değişmesi kadınların mücadelesinin sonucu olarak gerçekleşmiştir. Ancak hala çok fazla eksik ve yanlış bulunmaktadır ve bunları geçmişte olduğu gibi şimdi de ancak mücadele ederek değiştirebiliriz” dedi.
Sarıhan sözlerini Bertolt Brecht’in Halkın Ekmeği şiirini okuyarak sonlandırdı.