Geçtiğimiz günlerde Hollanda’da düzenlenen NATO zirvesinde alınan kararlar, bu emperyalist örgütün insanlık için ne denli büyük bir tehdit olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Alınan kararlardan en dikkat çekeni, üye ülkelerin askeri harcamalarının 2035’e kadar, gayri safi yurtiçi hasılalarının yüzde 5’i düzeyine çıkarılmasını kabul etmeleri oldu.
Bu, askeri harcamaların büyük bir oranda artırılması anlamına geliyor. 2014 yılındaki NATO zirvesinde bu oran yüzde 2 olarak belirlenmişti. Türkiye 2024’te 22,8 milyar dolarlık askeri harcamasıyla GSYİH’inin yüzde 2,09’unu NATO taahütlerine ayırıyordu. 2025’te GSYİH’in 1,4 trilyon dolara ulaştığı dikkate alınırsa, askeri harcamaların yıllık 70 milyar dolar düzeyine çıkması gerekecek. Bunun da bütçeye ne denli büyük bir yük getireceği ortada. Bu yük elbette emekçi halkımızın sırtına binecek.
Emperyalizmin savaş örgütü olan NATO’nun askeri harcamalarını artırması, militarizmin yükselmesinden, yeni savaşlardan ve yeni saldırılardan başka bir anlama gelmeyecek. Emperyalizmin yeni toprakların işgal edilmesi, rejim değişikliklerinin zorlanması, dünyada yeni karışıklıkların ortaya çıkması için yaptığı planların hayata geçirilmesi hızlanacak. Bu da elbette yeni katliamlar ve dünya halkları için daha çok yoksulluk anlamına gelecek.
Zirvede alınan kararlardan bir diğeri Rusya’nın tehdit olarak tanımlanması ve Ukrayna’ya verilen desteğin devam ettirilmesi doğrultusunda oldu. Bu da Avrupa’daki savaş rüzgârlarının daha da şiddetli eseceği anlamına geliyor. NATO üyesi ülkeler Rusya’ya karşı askeri hazırlıklarını giderek artırıyor.
Öte yandan zirve, NATO’ya üye emperyalist ülkelerin arasında bazı konulardaki görüş ayrılıklarını yansıtan bir işlev de gördü. Bu tabloda ülkemiz de ne yazık ki NATO’nun saldırganlık beyanına imza atan ülkeler arasında yerini aldı. Emperyalizmin, kendi üyeleri dahil hiçbir ülkenin savunmasını garanti etmediği bunca yıldır kanıtlanmışken, Türkiye’nin savunmasının NATO’ya giderek daha fazla bağımlı hale gelmesi, ülkemizin güvenliğini de ciddi şekilde tehdit ediyor. 2026’da NATO zirvesinin Türkiye’de yapılacak olması bu bağımlılığın yeni bir tezahürü niteliğinde. Emperyalizmin üslerine ev sahipliği yapan ülkemizin, sırf bu nedenle bir başka ülkenin saldırısına maruz kalma olasılığı artıyor.
Ortadoğu’da yayılmakta olan İsrail saldırganlığı, bu ülkenin emperyalizmle olan içiçeliği üzerinden ilerliyor. Üye ülkeler tam olarak aynı yaklaşımı sergilemiyor olsalar da İsrail NATO’dan destek ve cesaret alıyor. Türkiye’nin İsrail’e karşı Filistin ve İran’a sözel olarak destek vermesi ile sadık bir NATO üyesi olması arasında büyük bir çelişki bulunuyor. Bu, ikiyüzlü bir dış politikaya işaret ediyor.
Yapılması gereken bellidir. Türkiye NATO’dan derhal çıkmalıdır. Ülkemizdeki yabancı üsler ya da yabancı ülkelerin askeri amaçlarına hizmet eden üslerin bu özellikleri ortadan kaldırılmalıdır. Türkiye’deki askeri üsler yalnızca Türkiye’ye ait olmalıdır. Ülkemizde bulunan ve emperyalizme ait olan silahlar, özellikle de nükleer silahlar derhal ortadan kaldırılmalıdır. Türkiye’de NATO’nun kullanımına açık olan Kürecik ve İncirlik üslerin İsrail’in saldırılarında nasıl bir işlev gördüğü açıklanmalıdır. NATO’nun 2026’daki zirvesinin Türkiye’de yapılması kabul edilemez.
Giderek ısınan Ortadoğu ve Avrupa’nın ortasında savaşlara maruz kalmamak için, ülkemizin bağımsızlığını ve egemenliğini korumak için barış cephesini güçlendirmekten başka çaremiz yoktur. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi bu doğrultudaki çalışmalarını yoğunlaştıracak, ülkemizin bu savaş örgütünden çıkması konusunu halkımızın gündemine yerleştirmek için gerekli girişimlerde bulunmaya devam edecektir.
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi NATO-Türkiye İlişkileri Komisyonu
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi Yürütme Kurulu