Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi

THTM 2025 Mesleki Eğitim / MESEM Raporu Yayınlandı

Türkiye günümüzde çalışmak zorunda kalan milyonlarca çocuk işçi sorunuyla yüzleşiyor. Öte yandan okula emanet edilen çocukların mesleki ve teknik eğitim adı altında çocuk işçi haline getirilmeleri gerçeğin çok acı bir yanını oluşturuyor. THTM Eğitimde Gericilikle Mücadele Komitesi tarafından bu konuda hazırlanan bildiri ve raporu sunuyoruz.

Giriş

Ülkemizde uzun yıllardır artan gericilik ve piyasacılık dayatması, özellikle yoksul emekçi halkımız için eğitimi kamusal bir hak olmaktan çıkarmaktadır. Aydınlanma çağı ile birlikte inşa edilen çocuk kimliği gerici ve piyasacı uygulamalarla istismar edilmektedir. Eğitim hayatından koparılan çocuklar akranlarından uzak, gelişimleri için sağlıklı ve güvenli olmayan koşullarla baş başa bırakılmaktadır.

Kayıt parası, kıyafet ve kırtasiye giderleri, ulaşım ve beslenme harcamaları her geçen gün eğitim hakkına ulaşımı daha da zorlaştırmaktadır. Okulların bakımsız ve yetersiz fiziki yapıları, kalabalık sınıflar, yeterli olmayan yardımcı personel sayıları, ataması yapılmayan öğretmenler ve boş geçen dersler ile birlikte eğitim emekçilerinin özlük haklarında yaşanan gerileme eğitimde yaşanan krizin sürdürülemez olduğunu gösteriyor.
Bilimsel eğitimden uzak niteliksizleşen okullarda bir yanda tarikatlar ve imamlar cirit atarken diğer yanda patronlarla yapılan protokollerle şirketlere teşvik altında para aktarılıyor.

Sayısız İmam Hatip Okulunun ve zorunlu din eğitimin yanı sıra hemen tüm dersler dini içerikle dolduruldu. Müfredat ise öğrencilerin düşünme kapasitesini körelten dogmatik akla dayanıyor.

12 yıllık zorunlu eğitimin kaldırılmasını gündeme taşıyan gerici dernek ve vakıfların taleplerinin bizzat Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin tarafından desteklenmesi fiili olarak eğitim hakkının gaspı anlamına gelmektedir. Gericilik ve piyasacılık el ele çocuk istismarının önünü açmaktadır. Çocukları eğitim ortamından koparan taleplerin tarikatlar ve patronlar tarafından desteklenmesi de izlenen gerici ve piyasacı politikalarla uyumludur.

Ortaöğretim düzeyinde mesleki ve teknik eğitim veren liseler, merkezi sınavlarla ‘’başarısız’’ görülen öğrencilerin elenerek genellikle alt gelir grubuna sahip yoksul ailelerin çocuklarının gittiği okullara dönüştürüldü. Artan eğitim maliyetleri ve yoksullaşmayla birlikte erken yaşta öğrencilerin istihdama yöneltilmesi ile ‘’çocuk işçi’’ kavramını normal hale getirildi. Kalkınma planlarında yer alan hedeflere uygun olarak uygulamada ‘’nitelikli’’ ve ‘’niteliksiz’’ olarak bölünen liseler, sınıfsal eşitsizlikleri besleyen kurumlara dönüştüler.

Mesleki eğitim veren liselerin çocukların cinsiyetlere göre ayrılması ve isimlendirilmesi toplumsal cinsiyet eşitsizliğini besleyen bir başka gerici uygulamadır.

Mesleki eğitim veren liselerin müfredatı, modüler sistemle birlikte bilimsel içerikleri açısından zayıflatıldı. Bir alan, farklı dallara bölünerek tek bir konuda sertifika eğitimi veren programlara dönüştürüldü. Çıraklık okulları Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) adını alarak örgün eğitim kapsamına alındı. 1986’da geçilen ikili eğitim sistemine uygun olarak 12.sınıfta 24 saat (3 gün) staj eğitimi (işletmelerde beceri eğitimi) uygulamalı olarak işyerlerine taşınırken MESEM’lerle birlikte 5 günü kapsayacak şekilde genişletildi. Üstelik okuldan uzaklaştırılıp öğrenci kimliğinden ‘’işçi’’ kimliğine dönüştürülen çocuklar için patronların ödedikleri ücret devlet tarafından teşvik olarak karşılanmaktadır.

Her geçen gün eğitimden koparılan ve çocuk işçiliğini yaygınlaştıran mesleki eğitim, eşit, parasız, kamusal niteliğinden uzaklaşarak eğitim hakkını gaspı anlamına gelmektedir.

Genellikle orta ve alt gelir düzeyinde yoğun emekle çalışan veya işsizlik sorunu içindeki ailelerin çocukları araştırmalara göre zihinsel kapasite yönünden yaşıtlarından geri ve yetersiz değillerdir. Ülkemizde uygulanmakta olan sınav sistemine çocukları hazırlayan pahalı kurslara ve dershanelere gidemedikleri için lise giriş sınavlarında akranlarından düşük puanlarla meslek liselerine gitmektedirler.  Bu nedenle içinde bulundukları ortamlarda ve hatta kendi okullarında aşağılanmaya maruz kaldıklarında içlerinde isyan duyguları birikmektedir. Söz konusu yasa çocukların pratik iş becerisi kazanmalarını hedefleyen staj uygulamasını değil, ucuz iş gücü sağlayarak çocuk işçilerden yararlanmayı öncelemektedir.

Özellikle Mesleki Eğitim Merkezleri yasa ve uygulamaları ile bu okulların işleyiş ve işlevi eğitim öğretim sisteminin amacının dışına sapmıştır. MESEM’lerde okuyan öğrenciler, 9. sınıftan itibaren okuldan koparılarak haftanın 4 veya 5 gününü staj adı altında veya görüntüsünde, sanayi kuruluşlarında, fabrikalarda ve çeşitli üretim tesislerinde, gönderildikleri iş yerinde geçirmektedir. Yasa ile de desteklenmiş olan bu uygulamanın gençlerin, ergenlik çağındaki çocukların yaşlarına uygun bir ortamda bulunamadıkları ve ciddi tehlikeler altında oldukları dikkate alınmalıdır.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre 2013’ten 2024’e kadar 713 çocuk çalışırken hayatını kaybetti, 9 çocuk ise MESEM kapsamında çalışırken öldü.

AKP iktidarı ise çocuk işçiliğini ortaokul düzeyine indirmekte kararlı görünüyor. MEB’in geçen yıl yayınlandığı genelgeyle birlikte meslek liseleri bünyesinde 4 farklı ilde 4 farklı pilot okulda meslek lisesi bünyesinde mesleki ortaokul açıldı. Ayrıca meslek liselerinin işletme bünyesinde yatılı olarak ve organize sanayi bölgelerinde kurulabilmesi için “Bölge Okulu, İhtisas, Sektör İçi ve Sektöre Entegre” gibi isimlerle yeniden yapılandırılması da geçen yıl yayınlanan genelgeyle yasal hale getirildi.

Çocukların bütünsel gelişimini göz önünde bulunduran çok yönlü gelişimleri besleyen bir eğitim sisteminin kurulması gerekmektedir. Bunun için gericiliğin ve piyasacılığın eğitimden elini çekmesi gerekmektedir. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM) her bir çocuğun bilimsel ve kamusal eğitim hakkının savunulmasını için aşağıdaki uyarıları yapmaktadır.

*14-18 yaş arasındaki bu çocuklar okul ortamından koparılarak akran ilişkilerinden mahrum kalmaktadırlar.

*Okul yerine işletmelerde çalışmak zorunda bırakıldıkları için yaşlarının gerektirdiği kültür ortamından uzaklaşmaktadırlar.

*Denetimi mümkün olmayan işletmelerde, pedagojik açıdan uygun olmayan ortamlarda ve uzman personelin olmadığı yerlerde çocukların istismara uğrama ihtimali yüksektir.

*Yetişkin kişilerin emirlerine boyun eğerek geçirdikleri ergenlik dönemi gelecek için ruhsal sağlık bakımından da tehlikeler içerir.

*Baskı altında geçen ergenlik sonrasında pasif, saldırgan veya anti sosyal eğilimler geliştirebilirler.

*Kontrolsüz ortamlarda çeşitli iş kazalarına maruz kalmaktadırlar.

*Alkol ve madde kullanımına daha yakın olmaları mümkündür.

THTM eğitimi, tüm yurttaşlarımızın yetenek ve yaratıcılığını geliştirmeyi hedefleyen, çok yönlü gelişimlerini sağlayacak bilgi ve becerilerin kazandırılması süreci olarak görmektedir. THTM 12 yıllık temel eğitimin devlet güvencesinde nitelikli, zorunlu ve bedelsiz olmasını savunmaktadır. Eğitimde patronların, şirketlerin, tarikatların ve gerici vakıfların varlığı son bulmalıdır. Çocuk işçiliği, erken yaşta çalıştırılma ve sömürü yasaklanmalıdır. Eğitim emekçileri iş güvencesine sahip, kendilerini geliştirebildikleri ve yurttaşların gelişimine odaklanabildikleri güvenli bir çalışma ortamına kavuşturulmalıdır.

THTM tüm yurttaşlarımızı eğitimin, eşit, parasız, bilimsel ve laik olması için mücadele etmeye çağırmaktadır.

Özellikle Meslek Liselerinde çocuğu bulunan veliler ve meslek lisesi öğretmenleri aşağıda verilen Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi adreslerine başvurmaları durumunda yerel meclis ve temsilciliklerde birlikte çocuklarımızın haklarını savunmak üzere davet edileceklerdir.

EK:

 Mesleki Eğitim Raporu

Mesleki eğitim, modern anlamda sanayi devrimiyle birlikte sosyal, ekonomik, teknolojik ve kültürel alanlarda meydana gelen radikal değişikliklerle birlikte ortaya çıktı. Kapitalizm öncesi üretim sistemleri, küçük ölçekli aile işletmesi şeklinde ya da tarım işleri, el sanatları ve diğer pamuk işletmeleri şeklindeydi. Sanayi devrimiyle birlikte meydana gelen kitlesel üretimin ihtiyaç duyduğu becerileri, geliştirmek için iş gücünün eğitilmesi gerekmekteydi.

Osmanlı’da kitlesel mesleki eğitim, sanayileşmeye paralel olarak 1775 yılında kurulan ‘Mühendishane-i Bahri-i Hümayun’  ile okullaşmaya başlayarak Gemicilik, Askeri ve Tıp alanlarında kurumsallaşmıştır. Tanzimat dönemiyle başlayan Osmanlı modernleşmesi, ekonomiyi kapsayacak şekilde geliştirilen reform girişimleri, devlet ve özel sektörün nitelikli iş gücü ihtiyacını karşılamak amacıyla 1845’te farklı adlar altında kurulan Eğitim Meclisleriyle merkezileşmiştir. Tanzimat döneminden başlayarak Cumhuriyet’e kadar Baytarlık (1842), Ebelik (1843), Ziraat (1847), Orman ( 1857), Telgraf (1861), Ishlahhane (1867), Sanayi (1868), Maden (1874), Ticaret (1883), Kondüktör (1911)  ve Çıraklık (1914) mektepleri açılmıştır. Mesleki eğitim veren Islahhane mekteplerinde okuyan öğrenciler ise kimsesizlerden seçilirdi. 1867’den başlayarak Kastamonu, Bursa, Sofya, Halep, Sivas, Edirne, Erzurum, Diyarbakır, Konya ve Selanik’te ıslahhaneler kurulmuştur. İlk okul çağında olup okula gidemeyenler için 1914 yılında İstanbul Üsküdar’da ilk çıraklık okulu açılmıştır. 1918 yılının başında ise 8 çıraklık okulunun 500’e yakın öğrencisi vardır.

Sultanahmet Sanayi Mektebi (Marangozhane), İ.Ü. Nadir Eserler Kütüphanesi, Yıldız Albümü.

1923 İzmir İktisat Kongresinde her bölgenin ihtiyaç ve imkanlarına göre sanayi mekteplerinin kurulması, sanayi çıraklık mekteplerinin ve ustalık kurslarının açılması karar altına alınmıştır. 3 Mart 1924 yılında Öğretim Birliği Yasası çıkarılarak eğitim herkes için kamusal bir hak olarak tanımlanmış ve öğretimde birlik sağlanmıştır.

1927 yılında eğitim bakanlığının kapsamına alınan mesleki eğitim, 1933 yılında bakanlık bünyesinde kurulan Mesleki ve Teknik Tedrisat Umum Müdürlüğüne bağlanmıştır. Yabancı uzmanlarca hazırlanan raporlar doğrultusunda nitelikli iş gücü yetiştirmek amacıyla akşam sanat okulları ve kısa süreli kurslar hazırlanmıştır. Hemen ardından 1934-36 yılları arasında hazırlanan Mesleki Tedrisatın İnkişaf Planı, mesleki eğitimin planlanması, eğitim ile istihdam ilişkisinin düzenlenmesinde önemli bir adım olmuştur. Bu kapsamda çıraklık, sanat, tekniker, mühendis okulları ile gezici köy kursları açılması hedeflenmiştir. 1941’de kurulan Meslekî ve Teknik Öğretim Müsteşarlığı, 1960 yılında Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü, Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü ve Ticaret Öğretimi Genel Müdürlüğü olarak yeniden örgütlenmiştir. 2011 yılında çıkarılan 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı meslekî ve teknik eğitimin yürütülmesinden sorumlu altı birim Meslekî ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü (MTEGM) adı altında birleştirilmiştir. Ayrıca yaygın meslekî eğitim ile açık öğretim kurumları da Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü (HBÖGM) bünyesinde toplanmıştır.

Cumhuriyetin ilk yıllarıyla birlikte tüm Türkiye’de eğitimi yaygınlaştırmak amacıyla 9 ayrı bölgede sanat okullarının açılması hedeflenmiş, 1935’ten itibaren kız ve erkekler için ayrı ayrı sanayi ve tarım okulları açılmıştır. 1939’da köylerde demircilik, marangozluk ve biçki dikiş kursları açılmıştır. 1942 yılında çıraklık okulları yeniden açılmıştır. 1940’lı yıllar boyunca erkek ve kız sanat okulları, enstitüye dönüştürülmüştür. 

Akşam Ticaret Liseleri 4 yıl süreli olarak (1954-55), Güzel Sanatlar Okulu (1956-57), Kız Sanat Ortaokulu (1960),  Otelcilik(1960), teknisyen yetiştirmek için Teknik Liseler (1969), Mesleki ve Teknik Açık Öğretim Okulu (1974) ve Anadolu Teknik Lisesi (1982) yıllarında açılmıştır. 1988-89 eğitim yılında Federal Almanya’nın desteği ile İkili Mesleki Eğitim Merkezi açılmıştır. Çok Programlı Liseler (1989-90), Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezleri (2002-2003) yıllarında açılmıştır.

Çıraklık eğitimi ise 1977 yılında çıkarılan 2089 Sayılı Çırak, Kalfa ve Usta Kanunu ile çırak, kalfa ve usta yetiştirme görevi Mili Eğitim Bakanlığına bağlanarak meslekî eğitimin parçası haline gelmiştir. 1986 yılında çıkarılan Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kanunu ile mesleki eğitimde köklü biçimde değişiklik yapılarak okul dışında iş yerinde çalışmanın yasal dayanağı oluşturulmuştur. Bu kanun 2001 yılında yapılan değişiklikle birlikte Mesleki Eğitim Kanunu adını almıştır.

Mesleki eğitimde, okul sanayi işbirliğini hedefleyerek yapılan en önemli köklü değişiklik 1986 yılında çıkartılan 3308 Sayılı Meslek Eğitimi Kanunu’dur. Daha sonra çok sayıda değişikliğe uğrayarak piyasanın etkisi artırılmış ve genişletilmiştir. Bu kanunla ikili – dual sisteme geçilerek “örgün”, “çıraklık” ve “yaygın” eğitimleri kapsayacak biçimde meslekî eğitim yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyle birlikte meslek liseleri öğrencilerinin, teorik eğitimlerini okulda, beceri eğitimlerini içeren teknik uygulamalarını ise hem okulda hem de  “işletmelerde beceri eğitimi” dersi adı altında iş yerlerinde almaları hedeflenmiştir. Bu model ile mesleki eğitim veren okullar aracılığıyla piyasanın ihtiyacı olan nitelikli işgücünün yetiştirilmesi amaçlanmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığının çıkardığı 2014/8 sayılı genelge ile mesleki ve teknik eğitim veren okul türleri, Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (MTAL), Çok Programlı Lise (ÇPL) ve Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM/MEMP) çatısı altında toplanmıştır.

2016 yılında çıkarılan 6467 sayılı kanunla çıraklık eğitimi zorunlu örgün eğitim kapsamına alınmıştır. Çıraklık okulları, Mesleki Eğitim Merkezleri adını alarak statüleri ortaöğretim kurumlarıyla eşitlenmiştir. MEB Mesleki Eğitim Genel Müdürlüğünün 14.08.2020 tarihli Mesleki Eğitim Merkezi Diploma Telafi Eğitimi Programı konulu genelgesiyle Mesem programı öğrencilerinin fark derslerini alarak meslek lisesi diploması almaya hak kazanacakları belirtilmiştir. Ayrıca Mesleki Eğitim Merkezlerinin mesleki eğitim veren liselerde program olarak okutulmasına karar verilmiştir. Böylelikle meslek liseleri bünyesinde MESEM sınıfları açılarak yaygınlık kazanmıştır. 2019- 2020 eğitim öğretim yılından itibaren kademeli olarak MESEM uygulanmaya başlamıştır.

Meslekî Eğitim Merkezleri kalfalık (11. sınıf) ve ustalık eğitimi (12. sınıf) ile meslekî ve teknik kurs programlarının uygulandığı eğitim kurumlarıdır. Meslekî eğitim programlarına(MEMP) geçiş sınavsız ya da mahalli yerleştirmeye göre yapılmaktadır. Bu kurumlarda 9. sınıftan itibaren alan ve dal seçimi yapılır. Mesleki Eğitim Merkezlerinde bir gün teorik eğitim, dört gün işyerinde meslekî eğitim verilmektedir. Ancak okulun uygun görmesi halinde usta öğretici eşliğinde öğrencinin tamamen iş yerinde eğitim görmesi mümkündür. Mesleki Eğitim Merkezi toplam ders saatleri ve oranları, temel akademik ders saati 684, meslek ders saati 756, işletmelerde mesleki eğitim saati 4608 olmak üzere toplamda 6048 saattir.

Meslekî ve teknik eğitim kapsamında verilen örgün eğitim, Meslekî ve Teknik Anadolu Liseleri, Çok Programlı Anadolu Liseleri ve Meslekî Eğitim Merkezleri olmak üzere üç okul ile yaygın eğitim kapsamında Meslekî Açık Öğretim Liselerinde gerçekleştirilmektedir. Meslekî ve Teknik Anadolu Liselerinde, Anadolu Meslek Programı (AMP),  Anadolu Teknik Programı (ATP) ve Ustalık Programı (MEMP) yürütülmektedir. Çok Programlı Anadolu Liselerinde ise Meslekî ve Teknik Anadolu Lisesi, Anadolu Lisesi,  Anadolu İmam-Hatip Lisesi ve Ustalık Programı (MEMP) bir arada yürütülmektedir. Mesleki Eğitim Merkezlerinde ise Ustalık Programı (MEMP) yürütülmektedir.

Ortaokuldan Anadolu Meslek Programlarına geçiş LGS puanıyla ya da ikametgâha bağlı olarak Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemiyle (SMYS) mahalli olarak yerleştirme yapılmaktadır.  Anadolu Teknik Programına geçiş ise sadece merkezi sınavla yapılmaktadır.

Anadolu Meslek Programında okuyan öğrencilere, mesleğe yönelik alan derslerinin yanında genel kültür dersleri de verilmektedir. Anadolu Teknik Programında okuyan öğrencilere ise mesleğe yönelik alan dersleri dışında matematik, fizik, kimya ve biyoloji dersleri de lise eğitimi boyunca verilmektedir. AMP ve ATP’de 9. sınıfta meslekî alan eğitimi, 10. sınıfta 11. sınıfta ve 12. sınıfta meslek alanına bağlı olarak dal eğitimi verilmektedir. AMP’larında okuyan 12. sınıf öğrencileri iki gün okulda mesleki ve kültür dersleri alırken üç gün bir iş yerinde işletmelerde beceri eğitimi görmek zorundadırlar. ATP’lerde okuyan öğrencilerin ise 11. sınıf ya da 12. sınıfta  40 iş günü işletmelerde uygulama eğitimi yapmaları gerekmektedir. Çok Programlı Anadolu Liseleri ise genel ve meslekî ve teknik öğretim programlarını bir arada uygulayan liselerdir. Çok Programlı Anadolu Liseleri bir yapı altında birden fazla programı bünyelerinde barındırırlar.

Ülkemizde mesleki eğitimin, ekonomik, siyasal ve toplumsal işlevine dair önemli ve temel kaynaklardan birisi de 1963 yılından itibaren devlet tarafından hazırlanan beş yıllık kalkınma planlarıdır. 1973 yılından yayınlanan üçüncü beş yıllık kalkınma planında mesleki eğitim, iş piyasasında çalışacak kalifiye iş gücünün yetiştirilmesi için mesleki eğitimde, niteliğin korunarak kapasitenin arttırılması ve istihdam, ücret, çalışma koşulları ile personel politikalarının düzenleneceği hedeflenmektedir. Bu amaçla aynı kalkınma planında ortaöğretimde payı yüzde 39 olan mesleki eğitimin, 1977 yılında yüzde 45, 1995 yılında ise yüzde 65’e çıkarılması hedeflenmektedir (Devlet Planlama Teşkilatı, 1973).

 Son yayınlanan XII. beş yıllık kalkınma planı da benzer bir hedefle işgücü piyasası ile mesleki ve teknik eğitim arasındaki uyumun geliştirilmesi için gençlerin işgücü piyasasının ihtiyaçları doğrultusunda tercih yapmaları,  özel sektörle işbirliği içinde bölüm ve alan planlaması yapılarak bölgesel ve sektörel beceri haritası çıkarılması hedeflenmektedir. Ayrıca kalifiye işgücü ihtiyacını karşılamak için program bütünlüğü esas alınarak organize sanayi bölgelerinde meslek liseleri ile yükseköğretim kurumlarının program, yönetim, insan kaynakları, finansman ve fizikialtyapı açısından eşleştirilmesi ve koordinasyonu sağlanması planlanmaktadır (Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 2023). Kapitalist üretim ilişkilerinin ihtiyaç duyduğu iş gücünün niteliğinin ve niceliğinin arttırılması açısından mesleki eğitim kritik bir araç olarak görülmektedir. Bu amaçla Avrupa Birliği (AB), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü(OECD), Dünya Bankası(DB) ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) gibi uluslararası kuruluşlar da mesleki eğitime desteklerde bulunulmaktadırlar.

Mesleki Eğitimde Güncel Durum

Anadolu Mesleki ve Teknik Eğitim Programında 53 alan 114 dalda,  Mesleki Eğitim Merkezi Programında 39 alan 193 dalda ve Özel Eğitim Meslek Okullarında ise 18 alan 27 dal’da eğitim verilmektedir.

2023-2024 Milli Eğitim İstatistiklerine göre örgün eğitime kayıtlı öğrenci sayısı 18.710.265’tir. Orta öğretime kayıtlı öğrenci sayısı ise 5.796.881’dir.

Resmi mesleki ve teknik lisede okuyan öğrenci sayısı 559.959’u kız öğrenci, 990.651’i erkek öğrenci olmak üzere toplamda 1.550.610 ‘dur. Özel mesleki ve teknik lisede 107.546’sı erkek öğrenci, 40.465’i kız öğrenci olmak üzere toplamda 148.011, mesleki açık öğretim lisesinde ise 27.191’i erkek, 17.578’i kız olmak üzere toplam 44.769 öğrenci kayıtlıdır. MESEM’lerde ise 238.344’ü erkek, 147.612’si kız öğrenci olmak üzere toplamda 385.956 öğrenci kayıtlıdır.

MEB’in yayınladığı bölümlere göre öğrenci sayılarını gösteren grafikte ilk 11 alan sıralaması şöyle; Elektrik Elektronik Teknolojisi (173.386 öğrenci), Bilişim Teknolojileri (163.976), Sağlık Hizmetleri (140.615), Çocuk Gelişimi ve Eğitimi (100.841 öğrenci) ile Muhasebe ve Finansman (94.397 öğrenci), Yiyecek İçecek Hizmetleri (93.772), Makine ve Tasarım Teknolojisi          (75.486), Güzellik Hizmetleri      (73.444), Motorlu Araçlar Teknolojisi          (72.267), Metal Teknolojisi (44.515 öğrenci), Mobilya ve İç Mekân Tasarımı    (40.584) alanlarıdır.

Kaynak: https://meslekiegitimharitasi.meb.gov.tr/ogrenci.php

15.02.2024 tarihli MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğünün yayınladığı ‘’Bölge Okulu, İhtisas, Sektör İçi ve Sektöre Entegre Özellikli Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumlarına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönerge’’ile birlikte MESEM ve Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinde 4 yeni okul programı tanımlanmaktadır. Özel sektörün ihtiyaçları doğrultusundan sanayi bölgelerine kurulacak ‘bölge okulları’ pansiyonlu olacak ve 11. sınıftan itibaren öğrencilerin geçiş mümkün olacak. Böylelikle meslek liselerinde 12. sınıfta uygulanan İşletmelerde Beceri Eğitimi dersinin (24 Saat, Staj) 11. sınıftan itibaren başlaması anlamına geliyor.

Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinin “denizcilik”, “tarım”, “ticaret” ve “turizm” alanlarında eğitim veren 491 okul ise  ‘’ihtisas’’ programına dâhil edildi. Bu liselerin isimleri de bu kapsamda değiştirildi.

‘’Sektör Okulları’’ ise büyük işletmelerin içinde açılacak. Öğrenciler 9. sınıftan itibaren işletmenin içinde açılmış bölümde eğitim alacaklar. 11 ve 12. sınıfta ise o işletmenin üretim hattına öğretmenlerinin gözetiminde, eğitim göreceği belirtilmektedir

‘’Sektöre Entegre’’ okullarda ise Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinin 10. sınıfını tamamlayan 11. ve 12. sınıf işletme bünyesinde teknik personel gözetiminde çalışmaya başlayacakları hedeflenmektedir.

MEB tarafında Eylül 2024 itibariyle duyurulan Mesleki Ortaokullar ise AKP’nin çocuk işçiliğini orta okullara kadar düşürmeyi hedeflediğini gösteriyor. Bursa, Sivas, Konya ve Burdur’daki 4 okul pilot okul olarak açıklandı. Daha önce yaz programı olarak duyurulan ‘’Beceri Geliştirme Programları’’ ve ‘’Zanaat Atölyeleri’’ pilot illerde Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bünyesinde orta okullar olarak açılmaya başladı. Mesleki ortaokulların  5. ve 6. sınıfında okuyan öğrenciler diğer ortaokullarla aynı eğitimi alacak, 7. sınıfta ise okul bünyesindeki alanlarda atölye derslerine katılacaklar ve 8. sınıfta ise kayıtlı okulda bulunan alanlardan birisini seçeceklerdir. 2024-2025 eğitim öğretim yılında öğrenci alacak olan pilot okulların açıkladığı toplam kayıtlı öğrenci sayısı 253’tür.

Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ve Mesem öğrencilerinin ‘’İşletmede Beceri Eğitimi’’ kapsamında staj yaptıkları işyerlerinde sağlık sigortaları devlet tarafından ödenmektedir. Ayrıca staj yapan öğrencilerin işletmelerden aldıkları ücret devlet tarafından karşılanmaktadır. Öğrencilere ödenecek ücretler 2016 ve 2021 yılarında 3308 sayılı Kanun’da yapılan geçici düzenlemeler ile ücret alt limitleri işletme çalışan sayısına bakılmaksızın asgari ücretin en az yüzde otuzu olarak belirlenmiş, yirmiden az personel çalıştıran işletmeler için üçte ikisi, yirmi ve üzerinde personel çalıştıran işletmeler için üçte biri, mesleki eğitim merkezi programına devam eden öğrencilere ödenebilecek en az ücretin ise tamamı Devlet katkısı kapsamında işletmelere geri ödenmektedir. Mesem 12.sınıf öğrencilerine ödenecek ücret, asgari ücretin yarısı kadar olmak zorundadır.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin 2024 verilerine göre 2013’ten bugüne 713 çocuk çalışırken hayatını kaybetti, 9 çocuk ise MESEM kapsamında çalışırken öldü.

Sonuç

Mesleki ve genel eğitim ayrımı ile mesleki eğitimin salt piyasanın ihtiyaç duyduğu iş gücü istihdamı üzerinden tartışılması, bireyin bütüncül gelişimi, eğitim hakkı, eğitimde eşitsizlik, çocuk işçiliği, çocuk istismarı, sosyal eşitsizlik gibi başlıklarda tartışmalara yol açmaktadır.

Mesleki eğitimin iş gücünün istihdamı üzerine kurulması kaçınılmaz olarak sınıfsal bir ayrım doğurmaktadır. Öğrencilerin, meslek liselerini seçme, kayıt ve yönlendirilmesinde doğal bir eğilim açıkça beslenmektedir. Ulusal sınavlarda başarının kültür dersleri müfredatına bağlı olarak dershane ve özel kurs gerektirmesi sadece kamu kaynaklarından beslenen  sosyo ekonomik düzeyi zayıf yoksul ailelerin çocukların  ‘’başarısızlığını’’ besleyerek mesleki eğitime yönlendirilmeleri sonucunu doğurmaktadır. Mesleki eğitim bir seçimden çok genellikle bir zorunluluk olarak tercih edilmektedir. Bu durum mesleki eğitim veren bir ortaöğretim kurumundan yüksek eğitim veren bir kuruma geçerken de eşitsizlik yaratmaktadır.

Bu durum 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununda yer alan Türk Milli Eğitiminin Temel İlkelerinden olan genellik ve eşitlik ilkesine aykırı olarak eğitim alanında eşitsizlikleri artırmaktadır. Eğitim, toplumsal eşitsizlikleri besleyen değil aksine onları ortadan kaldıracak ve eğitim alanında yeniden üretilmesine engel olacak şekilde kurgulanmalıdır. Evrensel İnsan Hakları Bildirgesinin 26. maddesine göre eğitim, ilköğretim ve temel safhalarda parasız olmak koşuluyla herkes için bir hak olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca aynı madde de teknik ve mesleki öğretimden herkesin yararlanması gerektiği belirtilmektedir.

Ayrıca bireyin ilgi, yetenek ve yaratıcılığının geliştirilmesi, maddi dünyanın bilimsel olarak kavranması için gerekli bilgi ve becerilerle donatılması eğitimin temel nitelikleri arasındadır. Bu bağlamda öğrencilerin ortaöğretime yönlendirme süreçlerinde ilgi ve yetenekleri doğrultusunda ilgili okul türüne yöneltmede rehberlik hizmetlerinden ve objektif ölçme ve değerlendirme yöntemlerinden yararlanması gerekmektedir.

Çocuğun fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimi açısından eğitim süreçlerinin planlanlanması büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda mesleki ortaöğretim programlarında okuyan öğrencilerin akranlarına oranla iş gücü olarak görülmeleri toplumsal olarak da sınıflandırılmarına neden olmaktadır.

Mesleki eğitim kapsamında işletmelerde beceri eğitimi dolayısıyla okul ortamında koparılan çocuklar akranlarından sosyal yönden yalıtılma riskiyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu bağlamda akademik eğitimine devam etmeyen gruplar olarak görülmektedirler. İş yerinde eğitim, bazı öğrenciler açısından fiziksel ve psikososyal gelişim bakımından riskler de doğurmaktadır. Ayrıca çalışma yaşı ve kötü çalışma koşulları açısından yasal hakların aksine çeşitli istismarlara neden olabilmektedir.

Mesleki eğitim psikolojik açıdan da çeşitli riskler barındırmaktadır. Erken yaşta yaşamlarını şekillendirecek mesleki kararlar vermeye zorlamak sonrasında düzeltilemeyecek sorunlara neden olmaktadır. Ayrıca mesleki eğitime yönelme, kimlik oluşturma dönemlerinde olan çocuklarda akademik başarısızlık değersiz hissetme gibi olumsuz durumlara neden olabilmektedir.

Mesleki eğitim bu haliyle pedagojik açıdan da çeşitli sakıncalar barındırmaktadır. Teknik eğitim özel mesleki beceriler kazandırırken diğer yandan kültürel ve akademik anlamda çok daha geniş bir bilgi beceri kazandırma sürecinden mahrum olmak anlamıda gelmektedir.

Mesleki eğitim ekonomik bakımdan düşük gelir ve statüye sahip işlerde çalışmaya yönlendireceğinden toplumsal ve kültürel olarak da dışlanmalara neden olabilmektedir. Mesleki eğitimin ailelerin yoksulluğu nedeniyle zorunlu bir seçim haline getirilmesi eğitimde eşitsizliği de beslemektedir.

Ortaöğretime yönlendirirken çocuğun ilgi ve yeteneklerinden, bireysel ve toplumsal ihtiyaçlarından bağımsız olarak istihdamla ilişkilendirmesi ve kendi iradesi dışında sebeplerle bir okul türüne yönlendirilmesi öğrencinin çok yönlü gelişimini engellemektedir. Yoksulluk, eğitim tercihlerinin en kısa sürede istihdama yönelmesinde etkili olmaktadır. Bunun bir diğer sonucu ise eğitimin kamusal niteliğinin zayıflaması anlamına gelmektedir. Eğitime erişimdeki sorunlar, toplumsal alandaki eşitsizliklerle birlikte keskin sınıfsal ayrımlara neden olmaktadır.