Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi

THTM Aydınlanma Atölyesi’nin Yeni Döneminin İlk Oturumu Gerçekleşti!

Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM) tarafından eğitimdeki gericileşmeye karşı başlatılan Aydınlanma Atölyesi’nin ikinci dönem çalışmaları, güçlü bir oturumla başladı. İlk oturumda, 2025 yılının Ocak ayında İmge Yayınları’ndan yayımlanan “100 Yılın Ardından Sınıflar, Devrim ve Devlet: Sınıf Penceresinden Bir Cumhuriyet İncelemesi kitabının editör ve yazarları, 7 Şubat’ta Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde katılımcılarla buluştu.

Ocak 2025’te İmge Yayınları’ndan yayımlanan ve kısa bir sürede ikinci baskısını yapan “100 Yılın Ardından Sınıflar, Devrim ve Devlet: Sınıf Penceresinden Bir Cumhuriyet İncelemesi” kitabının editör ve yazarları, Cumhuriyet’in kuruluş süreci ve devrimlerini sınıf perspektifinden değerlendirdi. Fahri Kaan Arslan’ın moderatörlüğündegerçekleşen oturumda, kitaba katkı sunan Cangül Örnek, Neslişah L. Başaran Lotz, Tolga Şirin ve İbrahim Can Usta, tarihsel tartışmaların ışığında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecine dair derin bir analiz sundular. Neslişah L. Başaran Lotz, Fatma Eda Çelik ve Cangül Örnek’ineditörlüğünü üstlendiği bu kolektif çalışma, Cumhuriyet tarihini sınıfsal perspektiften yeniden değerlendirmeyi amaçlıyor.

Kitabın editörlerinden Neslişah L. Başaran Lotz, çalışmanın temel motivasyonunu şu sözlerle dile getirdi:

“Bu kitabın amacı, tarihsel süreçte sınıfsal pratikleri tartışmaktı. Cumhuriyet’in kuruluşundaki sınıfsal dinamikleri anlamaya çalıştık. Kitabın bölümleri, mülkiyet pratiklerindeki dönüşümden tarımda kapitalistleşme süreçlerine, merkezileşme dinamiklerinden kapitalist ve feodal çıkar çatışmalarına, devlet-köylülük ilişkisinden kadın hareketlerine kadar geniş bir perspektifte sınıfsal analiz sunuyor.”

Kitaba editör ve yazar olarak katkı sağlayan Cangül Örnek ise erken Cumhuriyet dönemi araştırmalarında liberal ekolün uzun süre baskın olduğunu belirterek şunları ekledi:

“Günümüzde liberal okuma eleştirilerle karşılaşsa da, bu eleştirilerin de bir noktadan sonra anlamsız hale geldiğini gördük. Sınıf perspektifinden yapılmayan bir çalışmayı biz yapalım düşüncesiyle bu kitaba başladık.”

Örnek, “Cumhuriyet Tarihinin Büyü Bozumu: Egemen Tarihyazımının Ortaya Çıkışı” başlıklı katkı sunduğu bölümde Cumhuriyet tarihine sınıfsal perspektiften bakan çalışmaların sayıca azlığına vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı:

60’larda bu konuda biraz daha kıpırdanma var. Bu bağlamda herkesin aklına Doğan Avcıoğlu’nun Türkiye’nin Düzeni ve Milli Kurtuluş Tarihi isimli kitapları gelecektir. Bu kitaplarda hem milli mücadele dönemine hem de erken Cumhuriyet tarihine sınıfsal bir bakışla eleştiri var. İsmail Beşikçi’nin Doğu Anadolu’nun Düzeni de keza Avcıoğlu ile ortak bir paydada buluşan sınıfsal bir analiz. Bunlar dışında az gelişmişlik çalışmaları karşımıza çıkıyor ancak bunlar Türkiye’nin dış dünya ile kurduğu bağımlılığı konu alıyor”

“Esas derdimiz başkalarının yaptıklarını eleştirmekten ziyade ufuk açıcı bir sınıfsal analiz sunmak. Bu yüzden, çalışmamda,egemen tarihyazımı kavramını önerdim. Her ne kadar ortak noktaları olsa da, 1960’lar ve 70’lerin Kemalizmi ile 12 Eylül Atatürkçülüğü birbirinden farklıdır. Özellikle sol Kemalist yorumla 12 Eylül Atatürkçülüğü arasında büyük bir fark varErken dönem Cumhuriyeti’nde Kemalizmin donduğu iddiasına karşı, Kemalizmin tanımlanmasında hegemonik bir mücadele meselesi olarak 60’lara ve 70’lere bakmak istedim.

Oturumun devamında, anayasa hukukçusu Tolga Şirin, “Yatıştırmanın Değil, Dönüştürmenin Modeli: Erkler Birliği” başlıklı katkısı kapsamında erkler birliğinin devrimci pratikle de uygulanabileceğini vurgulayarak üç devrimci hareketi ele alıyor: Bolşevik devrimi, Jakoben iktidarı ve Kemalist devrim. Bonapartçı, Jakoben ve Kemalist bir otoriterliğin aynı şey olmadığını ve otoriterlik kavramının tarihsel bağlam içerisinde değişkenlik gösterebileceğini belirtirken “Elinde sermaye bulunduranların, sömürü düzenini sürdürmek için kurduğu otoriterlikle, karşı devrimci hamlelere karşı direnmek ve bu tahakkümü yıkmak amacıyla uygulanan otoriterlik ve güçlerin birliği aynı kavramlar olarak ele alınmamalıdır” diyerek otoriterliğin farklı biçimlerine dikkat çekti.

Son olarak, İbrahim Can Usta “hayatın yavaş aktığı yerlerden” söz edeceğini belirterek, “Öküzlerin Boynuzu Üzerinde Duran 1920’ler: Cumhuriyet Sığır Vebasını Nasıl Yendi? bölümünde Cumhuriyet’in ilk on yılında kırsalın durumunu analiz ettiğine değindi. “1920 denildiğinde savaşın gölgesi kırsalda çok sert hissediliyor ve savaş sonrası Anadolu, savaş öncesinden çok uzakta” diyen Usta, insan-toprak ilişkisi bağlamında sınıfsal bir tarih yazımı sundu. Bu dönemde köylerde çıkar ve iktidar çatışmalarının yoğun yaşandığını belirten Usta, köylülüğün homojen bir yapı olmadığına ve sınıfsal olarak karmaşık dinamikler barındırdığına dikkat çekti.

Kapanışta, kitabın editörlerinden Neslişah L. Başaran Lotz, oturumu şu sözlerle tamamladı:

“Halen daha Cumhuriyet’in ne anlama geldiğini, Cumhuriyet’in değerlerini tam olarak anlamış değiliz. Bunun üstüne düşünmemiz ve çalışmalar yapmamız gerekiyor. Bu kitap Cumhuriyet hakkında bilinen ezberleri tekrarlamayan, onu sınıfsal bir perspektifle ele alan bir yeniden bakışı hedeflemektedir

Yoğun katılımla gerçekleşen oturumda, kitabın ele aldığı konuların günümüz Türkiye’sine yansımaları da tartışıldı. THTM Aydınlanma Atölyesi, önümüzdeki haftalarda farklı konuklar ve başlıklarla devam edecek.