Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi, ülkenin Cumhuriyet düşmanı siyasi dönüşümüne karşı mücadeleyi cumhuriyetçilerin birliği ekseninde tartışmak üzere Cumhuriyetçiler Kurultayı toplanması için hazırlıklara başladı.
Farklı dünya görüşlerinden aydınları, cumhuriyetçileri kapsayacak Kurultay’ın çağrısını kamuoyuyla paylaşmak üzere İstanbul’da Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde basın toplantısı düzenlendi.

25 Mayıs’ta toplanacağı ilan edilen Cumhuriyetçiler Kurultayı, Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin (THTM) Ocak 2025 Genel Kurulu’nda “Cumhuriyetçilerin birliği için harekete geçiyoruz” başlıklı kararıyla gündeme gelmişti.
THTM Yürütme Kurulu, cumhuriyetçilerin hangi ilkeler etrafında birlik sağlayabileceğini açıkça tartışmanın bir ihtiyaç olduğunu düşünen çevrelerle temaslarda bulunarak kurultay hazırlıklarını beraber yürütmek üzere bir davet mektubu iletti. THTM sözcüsü Oğuz Oyan imzasıyla iletilen davette, ulusal kurtuluş mücadelesi ve Cumhuriyet Devrimi’nin kazanımlarını hedef alan gelişmelere bugün Türkiye’den bir “yeni-emperyalist” türetme iddiasının eklendiğine dikkat çekilerek bunlara karşı “yeni bir mücadele yolunu birlikte açma” çağrısı yapıldı.
Basın toplantısında çağrıcılar THTM Yürütme Kurulu Üyesi Aydemir Güler, THTM Kurucu üyeleri Akademisyen Fahri Kaan Arslan ve Gazeteci Zülal Kalkandelen söz alarak güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerini ve kurultay fikrinin arka planını aktardılar.
Konuşmacılar arasında yer alacağı duyurulan THTM Kurucu üyesi Gazeteci Barış Terkoğlu sabah saatlerinde gözaltına alınan meslektaşları Murat Ağırel ve Timur Soykan ile dayanışmak üzere Çağlayan Adliyesi’nde olması nedeniyle toplantıya katılamazken ilk sözü alan Aydemir Güler, konuşmasına gazetecilerle dayanışma duygularını paylaşarak başladı.

Aydemir Güler: Yıkılan cumhuriyetin ayağa kaldırılması ihtiyacının öncelikli olduğunu düşünüyoruz
25 Ocak’ta Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin genel kurulunda ele aldıkları gündem maddelerinden birinin de “cumhuriyetçilerin birliği” olduğunu belirten Güler, “Egemen güçlerin bütün uygulamalarına karşı ayağımızı basacağımız zeminin bu olması gerektiğine inanıyoruz” dedi. Cumhuriyet savunusunun bir program haline getirilerek halk kitlelerinde ulaştırılması gerektiğini ifade etti.
Cumhuriyetçilerin birliğinden ne kast edildiğini iki başlıkta açan Güler, birincisi, Cumhuriyet rejiminin sıfatlarının belli ve yazılı olduğunu ancak zamanla bu tabloda ciddi değişiklikler yaşandığını söyledi. Türkiye’nin bugün ne laik ne de bir hukuk devleti olduğunu belirten Güler “Sosyal boyutu çoktandır zaten unutuldu. Elimizde bizim bildiğimiz Cumhuriyet dışında her şeye benzeyen bir rejim var. Bu AKP’li yılların yarattığı en büyük sorun. Türkiye’de yıkılan cumhuriyetin ayağa kaldırılması ihtiyacının öncelikli olduğunu düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
Aydemir Güler, cumhuriyetçilerin birliği için ikinci olarak “cumhuriyetten ve cumhuriyetçilikten ne anladığımız konusunda muazzam bir boşlukla ve bir kirlilikle karşı karşıyayız” dedi. “Türkiye’de cumhuriyet rejiminin siyasi iktidar tarafından tasfiye edilmiş olmasına karşın bu tasfiye sınırlı bir düzlemde kaldı. O düzlem siyasetin organizasyonu, hukuk sisteminin değiştirilmesini kapsıyor. Ama toplumun geniş kesimlerine bakıldığında Türkiye, cumhuriyeti solumaya devam eden, bundan vazgeçmeyen bir büyük kitleye de ev sahipliği yapıyor” ifadelerini kullandı.
Güler, sözlerini şöyle sürdürdü:
“AKP’nin yirmi yılı aşkın operasyonunun kaynaklarını çok daha önceki on yıllarda bulmak mümkün. Buna rağmen Türkiye toplumunun büyük çoğunluğu cumhuriyetin sahibi olarak kendisini hissetmeye devam ediyor. Ama bütün bunlar yetmiyor. Cumhuriyetin savunulması, ona sahip çıkılması bir siyasi ihtiyaçtır. Bunun Türkiye’de bir karşılığı var. Ama bizim bir de saha temizliğine ihtiyacımız var. Cumhuriyeti savunmak dediğimizde bunun bir program haline getirilmesi lazım ve asıl o programın halk kitlelerine ulaşması lazım.”

‘Cumhuriyet fikrinin bir politik kuvvet haline gelmesi için içeriğinin aydınlatılmasına ihtiyaç var’
THTM Yürütme Kurulu Üyesi Güler, cumhuriyetçilerin hangi ilkeler etrafında birleşmesi gerektiğine işaret ettiği konuşmasında bu ilkeler etrafında bir siyasi, toplumsal cepheye doğru ilerlemenin acil olduğunu dile getirdi. Güler konuşmasında şunları söyledi:
“Örneğin laiklik Türkiye Cumhuriyeti’nin on yılları boyunca yanlış uygulanmış ve özür dilenmesi gereken bir şey midir? Hakikaten halkın dinsel duyguları rencide mi edilmiştir ve yeni özgürlükçü bir laikliğe mi ihtiyaç vardır? Yoksa laiklik bir halk aydınlanması olarak mı güncellenmelidir?”
Güler, bağımsızlık konusunda da bu ilkenin cumhuriyetten ayırt edilemeyeceğini vurgulayarak şu soruları yönetti: “Acaba bağımsızlıktan bağımsız bir Türk devletinin sınırlarının ötesinde fetih hayalleri peşinde koşmasını da anlayacak mıyız? Yoksa bu Türkiye Cumhuriyeti’nin başından beri ilkeleri arasında olan bağımsızlığın reddi anlamına mı gelir?”
Bunu da tartışmamız gerektiğini söyleyen Güler, “Türkiye’de çeşitli kökenlerden, kültürlerden insanlar beraber yaşıyor. Bu beraberliği cumhuriyetçi temellerde nasıl yeniden tanımlamaya ve nasıl ayağa kaldırmaya ihtiyacımız olduğunu konuşmamız lazım. Cumhuriyetçilik büyük bir saldırıya uğradı ve toplumun geniş kesimlerinde olumlanmaya devam ediliyor. Ama bu olumlanan cumhuriyet fikrinin bir politik kuvvet haline gelmesi için içeriğinin aydınlatılmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Türkiye Halk Temsilciler Meclisi bir politik türdeşlik değil yalnızca ilkelere sahip olma iddiasında olduğunu belirten Güler, “Ama bu ilkelerin ötesinde bu ilkeleri paylaştığımız ve kendisini Cumhuriyetçi olarak nitelendiren çok geniş kesimler olduğu örgütlü veya örgütsüz, bağımsız aydınlar veya çeşitli demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşu diyebileceğimiz çevreler, siyasi çevreler bunlar var. Bizim artık bu cumhuriyetçiliğin içeriğini tartışmak, tanımlamak, anlaştığımız zeminde de bir siyasi, toplumsal cepheye doğru ilerlemek üzere harekete geçmemizin acil olduğunu düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
‘Sıfır noktasında olamayız, milliyetçi şartlanmalarla birliği feda etmeye yönelenlerle tartışmayız’
Türkiye’nin cumhuriyetçiliğe sahip çıkan farklı geleneklerden geniş kesimlerle bir araya gelerek bir günlük, peş peşe oturumlardan oluşan toplantılarda dostça bir tartışma yürütmeyi planladıklarını söyleyen Güler, Kurultay’ın 25 Mayıs’ta Ankara’da toplanacağını duyurdu. Aydemir Güler, bazı ilkeleri tartışmayacaklarının da altını şu sözlerle çizdi:
“Bir de cumhuriyetçiliğe sahip çıkan herkesin yan yana gelmesi derken bazı ilkeleri tartışmak durumunda da değiliz. Sıfır noktasında olamayız. Laikliği bir halk aydınlanması olarak görenlerle bunu inceltmek, bir program haline getirmek için buluşup tartışmak istiyoruz. Türkiye’nin birliğini savunan milliyetçi şartlanmalarla bu birliği feda etmeye doğru yönelenlerle tartışmak istemiyoruz. Emperyalizme karşı duruşta NATO’yu tartışmak istemiyoruz. Güler, hem ülkemizde hem dünyada emperyalizmin bir negatif terim olarak kullanılması söz konusu olsa da son zamanlarda “emperyalizme karşıyız” diyenlerin bazı emperyalist uygulamalara olumlu yaklaşabildiği bir eğilimin yaygınlaştığına işaret etti. “Bu Avrupa Birliği’nde karşımıza çıktı. Amerika Birleşik Devletleri’nin Orta Doğu operasyonlarında karşımıza defalarca çıktı” diye vurgulayan Güler, “Bunları tartışmak istemiyoruz” dedi. Güler, cumhuriyetçilerin birliği ile “farklı geleneklerden gelen farklı bakış açılarına sahip olan farklı programları olan cumhuriyetçilerin ilkeler zemininde yan yana gelmesini” hedeflediklerini dile getirdi.
Zülal Kalkandelen: Halkın umuda ihtiyacı varsa aydınların görevi umudu güçlendirmektir
Güler’in ardından söz alan THTM Kurucu Üyesi Zülal Kalkandelen ülkenin en karanlık günlerinden geçtiğini belirterek ancak cumhuriyetçilerin birliğinin ülkeyi yeniden ayağa kaldırabileceğini ifade etti.
Kalkandelen konuşmasında şunları söyledi:

“22 yıllık AKP iktidarında yaşadıklarımız, cumhuriyetçilerin bir araya gelmesi gerektiğine dair önemli bir kanıt oluşturuyor. Çünkü artık bir istibdat rejimiyle karşı karşıyayız. Olağanüstü günlerden geçiyoruz. Bugün bu masadayız ama yarın nerede olacağımızı herhalde hiçbirimiz artık tahmin edemiyoruz. O zaman, hemen alanda sermaye ve emperyalizm her şeye egemen olursa, halkın çıkarlarını düşünen bir iktidar yoksa ve cumhuriyetçiler dağınık görünüyorsa, halkın da umuda ihtiyacı varsa, aydınların o umudu güçlendirmesi her şeyden önce bir görevidir.
Türkiye Halk Temsileri Meclisi, 2023 yılında hemen hemen herkesin büyük hayal kırıklığına uğradığı o seçimden sonraki ortamda, cumhuriyetçilerin birliğini sağlamak üzere kurulmuştu. Aradan geçen dönemde delegeleri seçildi, çeşitli yerlerde temsilcilikleri kuruldu, önemli örgütlenmeler gerçekleştirdi. Cumhuriyetçilerin Birliği Kurultayı, bu çalışmaların en somut belgesi ya da somut bir göstergesi olacak. Çünkü az önce Aydemir Güler’in de anlattığı gibi Türkiye’de cumhuriyetçilik kavramı uzun zamandır, özellikle AKP döneminde yara aldı.
‘Türkiye emperyalist projelere ortak ediliyor. Birliği sağlamak zorundayız’
1923 Cumhuriyeti’nin tüm kurumlarıyla tasfiye edildiğini ve gelinen evre itibarıyla Siyasal İslam’a destek veren İkinci Cumhuriyetçilerin ülkeye istibdat rejimini dayatmış olduklarını ifade eden Kalkandelen ileri adım atmak için ilkelerin yerli yerine oturtulması gerektiğini aktardı. Gazeteci Kalkandelen şöyle konuştu:
“1923 Cumhuriyeti hemen her kurumuyla tasfiye edilmiştir, en başta laiklik olmak üzere. O zaman aydınlanmayı bu topraklarda savunan aydınlara, gazetecilere, yazarlara, öğrencilere, akademisyenlere düşen sorumluluk, laik cumhuriyeti yeniden ayağa kaldırmak, bu topraklarda var olan birikimi yeniden güçlendirmektir.
“Ben bu topraklarda gerçekten önemli bir aydınlanma birikimi olduğunu düşünenlerdenim. AKP döneminde toplumun üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi gözükse de 19 Mart’ta gördüğümüz gibi gerektiğinde inisiyatif almaktan çekinmeyecek bir halk vardır. Cumhuriyetçiler Kurultayı’nda da laikliğin yeniden çok önemli bir ilke olarak benimsenmesi gerekiyor. Çünkü laiklik olmadığında, özellikle çocuklarımızın geleceğinin nasıl karartıldığı, ülkenin tarikat ve cemaatlere nasıl teslim edildiği, eğitimin nasıl gericileştirildiği, dinselleştirildiği gözlerimizin önünde yaşanmaya devam ediyor.
“Bakın bugün Trump çıkıyor, ‘Erdoğan’ı ben çok severim, o beni çok sever’ gibi söylemlerde bulunuyor. Gazze’yi gayrimenkul olarak değerlendiren bir anlayışla o emperyalist politikaları Türkiye’ye ortak etmeye çalışıyor.
“O nedenle biz Türkiye’de bir ileri atılım yapmak istiyorsak öncelikle laikliği, yurtseverliği, aydınlanmacılığı, cumhuriyetçiliği, yerli yerine oturtacağız. Onun üzerine tabii ki sosyalist değerleri de getirerek, ileri adımı atacağız. Yoksa 1923 Cumhuriyeti’yle mücadele ederek ya da onun saygınlığına kara çalarak zaman kaybedilir. Türkiye’de zaman kaybetttik ve geldiğimiz noktada bir istibdat rejimiyle karşı karşıyayız.
“O zaman biz halkın cumhuriyetini yeniden kurmak, güçlendirmek için cumhuriyetçilerin birliğini mutlaka ve mutlaka sağlamak zorundayız. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin de kuruluş amacı zaten buydu. Bu kurultay o nedenle çok önemli. Eğer buradan böyle bir birliktelik sağlanabilirse halk için de yeniden bir umut olacak.”
THTM Kurucu Üyesi Arslan: Cumhuriyet emperyalizme karşı dik durmak, emekten yana olmak demek, nostaljiden ibaret görmüyoruz THTM kurucularından akademisyen Fahri Kaan Arslan da konuşmasında cumhuriyet fikrinin arkasındaki cürete değinerek cumhuriyete sahip çıkma görevinin aciliyetine işaret etti. Arslan, Cumhuriyeti nostaljiden ibaret görmediklerini vurgulayarak konuşmasında şunları ifade etti:

“Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi bana kalırsa büyük bir adım atıyor Cumhuriyetçiler Kurultayı’nı toplayarak. Bunu sadece THTM’nin bir etkinliğinden ibaret görmemek gerekir. THTM toplantılarında çok sık şekilde dile getirilen, kuruluş manifestosunda da yer alan bir mesele vardı; cumhuriyetçilerin birliği acil bir görevdir demiştik, sıklıkla bunu konuşmuştuk. Son bir aydır yaşananlar, son günlerde yaşanan gelişmeler bu aciliyeti net biçimde ortaya koyuyor.
“Tabii bunu söylerken sadece ülke içindeki gelişmelerden bahsetmiyorum. Dışımızda, çevremizde, dünyada yaşananlar da bunu açıkça gösteriyor. Dış politika bazında bakarsak, iktidarın ‘Yeni Osmanlıcı’ politikalarla ülkemizi gelecekte tehlikeye atacak maceralara sürükleyeceği konusunda ciddi endişeler taşıyoruz.
“Şunu söylemek gerekiyor; Türkiye’nin bu süreçte bir yanda AKP’nin ‘Neo Osmanlıcı’, ‘Yeni Osmanlıcı’ politikaları, öte yanda da AB’ye veya NATO’ya tam teslimiyet içeren dış politika arasında yalpalamasına izin vermemeliyiz. ‘Yurtta sulh, dünyada sulh’ sloganına uyan barışçıl ve antiemperyalist bir cumhuriyetçi dış politikanın derhal Türkiye’de uygulanmaya başlaması gerekiyor diye düşünüyorum.
“Cumhuriyeti sadece bir yönetim biçimi olarak tanımlamamak, cumhuriyetçiliği sadece bir yönetim biçimini savunmaktan ibaret görmemek lazım. Buradaki birçok insan için, herkes için tabii cumhuriyet emeğin, aklın, bilimin, eşitliğin, laikliğin, bağımsızlığın adıdır. Bugün çok açık ki Türkiye’de bu değerler topyekûn bir saldırı altında. Bu bağlamda bugün cumhuriyeti savunmak, cumhuriyetçi olmak demek, emperyalizme karşı dik durmak, emekten yana olmak anlamına geliyor.”
‘Farklı görüşlerimizle ortak zeminde bir araya geldik, bu ülke sahipsiz değil’
“Cumhuriyeti savunmak; emeğin kurtuluşunu, kadınların özgürlüğünü, gençlerin, geleceksiz bırakılmış gençlerin geleceğini, çocukların laik eğitim hakkını savunmak demek. Biz cumhuriyetçilik dediğimiz zaman buna derin bir anlam atfediyoruz.
“THTM’nin bir buçuk senelik çalışmalarında benim gözlemlediğim de buydu. Cumhuriyet sadece bir siyasal yönetim biçimi olarak görülmüyor, ona daha derin bir heyecan, daha derin bir anlam yükleniyordu bütün tartışmalarda. Ben şöyle demeyi tercih ederim; cumhuriyetçilik bir cürettir. Saraya, saltanata, krallara, padişaha tek adama karşı halkın silkinip ayağa kalkma cüretidir.
“Neticede burada THTM içinde ve Cumhuriyetçiler Kurultayı içerisinde de farklı siyasi geçmişlerden gelen Kemalistler, sosyalistler, solcular, komünistler bulunacak. Tabii emekten yana olanları, laiklikten yana olanları ve antiemperyalist olanları. Bizler bazı konularda farklı düşünüyor olabiliriz ama ortak bir zeminde buluştuk. Bir buçuk senedir tartışmalar bu hep ortak zeminde yürüdü. Cumhuriyetçiler Kurultayı da bu zemin üzerine inşa edildi. Bu zemin şudur: Biz bu ülke sahipsiz değil diyoruz. Cumhuriyeti savunmayı bir nostaljiden ibaret görmüyoruz.”
THTM: Türkiye’nin ihtiyacı Cumhuriyet’i ayağa kaldırma iddiasında bir cephenin yaratılmasıdır

Basın toplantısı sonrası THTM’den yapılan açıklamada tüm cumhuriyetçiler sürecin parçası olmaya davet edildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Cumhuriyetçiler Kurultayı’na bu noktada anlam yüklüyoruz. İçi boşaltılan laikliğin bir aydınlanma devrimine nasıl dönüştüreceğimizi ele almalıyız. Bağımsızlığın günümüz dünyasında nasıl korunacağını konuşmalıyız. Ülkenin hem uluslararası süreçler, hem de iç dokudaki çözülüş tarafından tehdit edilen birliğinin nasıl tesis edileceğini programlaştırmalıyız. Ülkemizi bir yağma cehennemi haline getiren ve bu uğurda Cumhuriyet’i çoktan gözden çıkaran sömürü düzeninin yerine nasıl bir yapı kurulması gerektiğini saptamalıyız… Bu gündem maddelerini, laikliği ve aydınlanmacılığı, yurtseverliği ve bağımsızlıkçılığı ilke edinen, yurttaşların eşitliğinden ve sömürüsüz bir düzenden yana bir platformda tartışmalıyız. Cumhuriyetçiler Kurultayı’nı böyle bir platform olarak kurmaya kararlıyız.
“Siyasal bir yol haritası belirlerken Cumhuriyetçiler olarak değişik geleneklerden geldiğimizi, geçmişi kavrayışımızın, duyarlılıklarımızın farklılaşabileceğini görmezden gelmeyeceğiz. Samimi, şeffaf ve yapıcı bir platformun zorunlu olduğunun bilincindeyiz. Çünkü Cumhuriyetçiler Kurultayı’nı bir kereliğine toplanıp içimizi dökeceğimiz bir kürsü, akademik bir toplantı olarak tasarlamıyoruz. Türkiye’nin ihtiyacı Cumhuriyet’i ayağa kaldırma iddiasında bir cephenin yaratılmasıdır. Halkımızın büyük çoğunluğu bunu arzuladığını defalarca dışa vurmuş bulunuyor. Cumhuriyetçiler Kurultayı ile 25 Mayıs’ta bu yola çıkacağız.
“Bütün Cumhuriyetçileri bu mücadelenin parçası olmaya davet ediyoruz.”