Türkiye’nin tarihinin en önemli belgelerinden biri olan ve güncel olarak tartışılan Lozan Antlaşması’nın 102. yıldönümünde, Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM) İstanbul, İzmir ve Ankara’da düzenlediği etkinliklerle kalabalıkları buluşturuyor. THTM üyesi ve Cumhuriyetçiler Kurultayı katılımcısı çok sayıda konuşmacının yer aldığı paneller Lozan’ın yıldönümü olan 24 Temmuz günü Ankara, İzmir ve İstanbul-Kartal’da gerçekleştirildi. Lozan’ın sadece geçmişteki değeri değil geleceğe dönük önemi vurgulandı. O gün olduğu gibi bugün de emperyalizmin planlarını bozmak gerektiği, emekçi Cumhuriyetinin temelini atmak için fetihçiliğe ve gericiliğe karşı tavizsiz bir mücadele vermenin şart olduğunun altı çizildi.
THTM’nin bu başlıktaki dördüncü buluşması, 25 Temmuz Cuma günü Kadıköy’de Yoğurtçu Parkı’nda gerçekleştirilecek. Bu buluşmada akademisyen-yazar Kaya Tokmakçıoğlu’nun moderatörlüğünde THTM Kurucu Üyesi akademisyen Nevzat Evrim Önal, THTM Kurucu Üyesi gazeteci Zülal Kalkandelen konuşacak.
‘Lozan, emperyalist planların bozulabileceğini gösterir’
“Lozan Antlaşması Neden Önemli?” etkinliklerinin İzmir ayağında THTM Yürütme Kurulu Üyesi ve Sözcüsü Prof. Dr. Oğuz Oyan ve THTM Kurucu Üyesi Emekli Diplomat Engin Solakoğlu konuşmacı olarak katılırken etkinliğin moderatörlüğünü THTM Yürütme Kurulu Üyesi Emel Diril gerçekleştirdi.

Etkinlikte ilk sözü Oğuz Oyan aldı. Oyan, Antlaşma’nın içeriğinden bahsederek söze başlarken Lozan Antlaşması’na giden tarihsel süreci özetleyen bir sunum gerçekleştirdi. “Cumhuriyet’e düşman olanlar Lozan düşmanlığında da ortaklaşıyor. Bu bir tesadüf değildir” diyen Oyan, “Cumhuriyete ve cumhuriyet değerlerine sahip çıkanlar bu ülkede çoğunluk. Yeni bir cumhuriyet, emekçilerin cumhuriyeti olmak zorunda, cumhuriyeti yeniden kurmamızın tek koşulu bu” sözleriyle Lozan’ın kazanımlarının geleceğe devredildiğini vurguladı.

Oğuz Oyan’ın ardından sözü alan THTM Kurucu Üyesi emekli diplomat Engin Solakoğlu, Lozan’ın Kurtuluş Savaşı sonunda emperyalizmin Türkiye topraklarındaki planlarını bozan bir müzakere başarısı olduğunu vurguladı. Günümüzde Lozan’ın emperyalizm tarafından imzalandığını söylemenin tarihsel anlamda yanlış olduğuna değinen Solakoğlu, emperyalizmin her zaman ülkeler ile ilgili planlarının olduğunu ancak ülkelerinde bunları bozmasının mümkün olduğunu, Lozan Antlaşması ve Kurtuluş Savaşı’nın da bizim topraklarımızda bunun en net örnekleri olduğunu vurguladı. Solakoğlu sözlerini bitirirken Lozan’ı savunmanın Cumhuriyeti savunmak olduğunun altını çizip, “Lozan Cumhuriyet’in temelidir. Elimizdeki Cumhuriyet’e sahip çıkarken daha iyisini kurmak zorundayız” diyerek sözlerini bitirdi.
‘Lozan, emperyal projelere alternatif bir model sundu’
Etkinliklerin Ankara ayağında, THTM Kurucu Üyesi Hülya Küçükaras moderatörlüğünde THTM Kurucu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Türkeş, Doç. Dr. Ömer Atagenç ve THTM Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Erhan Nalçacı konuştuğu bir panel gerçekleştirildi. İlk konuşmayı yapan Mustafa Türkeş, Lozan’ı üç başlıkta ele aldı: Uluslararası sistemdeki yeri, teknik boyutu ve güncel önemi. Türkeş, Lozan’ın ne bir hezimet ne de mutlak bir zafer olarak okunabileceğini, fakat o dönem önerilen üç farklı modelin (Bolşevik sosyalizmi, Amerikan Wilson ilkeleri ve Avrupa merkezli Paris Anlaşmaları) alternatif, özgün bir ulusal kalkınma perspektifi sunduğunu savundu. Mustafa Türkeş, 1917 Ekim Devrimi ile birlikte ortaya çıkan yeni dünya düzeni dışındaki Batılı ülkelerin önerilerinin ise kendi çıkarlarını ilerletme ve sermayelerini genişletme amacı taşıdığını belirtti.

Lozan’da, Sevr’in tersine, Türkiye’nin eşit taraf olarak masaya oturduğuna dikkat çeken Türkeş, Ankara hükümetinin tanınmak için yürüttüğü diplomatik mücadelede Musul, Hatay, Boğazlar gibi meselelerde zamana yayılmış çözüm stratejisi izlediğini söyledi. Antlaşmanın, “meşruiyetini halkın mücadelesinden alan bir iktidarın” kazanımı olduğunu vurgulayan Türkeş, “Lozan ne emperyalistlerin projesidir ne de teslimiyet belgesidir. İşçi sınıfının çıkarları açısından, bağımsızlık temelinde atılmış ciddi bir adımdır” dedi.
‘Lozan’a saldırı, Cumhuriyetin kazanımlarını hedef almak demektir’
Panelin ikinci konuşmasını yapan akademisyen Doç. Dr. Ömer Atagenç, tartışmayı günümüz bağlamında özellikle de liberallerin argümanlarıyla birlikte ele alarak tartıştı. Atagenç, özellikle Kemal Tahir ve onu takip eden düşünsel çizginin, hem İslamcı hem de kimi sol çevreleri nasıl etkilediğini aktardı. “İdris Küçükömer, Kemal Tahir üzerinden milli mücadeleyi gayri meşru göstermeye çalıştı. Bu, emperyalist anlatıyla buluşan çarpık bir tarih okumasıdır,” diyen Atagenç, bu çizginin hem Cumhuriyet’e hem de devrimci sürece mesafeli olduğunu belirtti.

Fikret Başkaya ve Tolga Ersoy gibi isimlerin Lozan’a yönelik eleştirilerini değerlendiren Atagenç, “Bu görüşler, Cumhuriyetin kuruluş sürecinde devrimci iradeyi yok sayan, tarihsel bağlamı görmezden gelen ideolojik yorumlardır” dedi. Atagenç, Lozan için yapılan eleştirilerin “kapitalizme tam teslimiyet” ya da “sömürge işbirlikçiliği” gibi iddialarla çarpıtıldığını belirtti ve ekledi: “Eğer öyle olsaydı, neden bu kadar ağır çatışmalar, krizler, savaşlar yaşandı? Sürece birazcık da İngiliz belgelerinden bakmak kurtuluş savaşının emperyalistleri ne denli rahatsız ettiği daha rahat anlaşılır” dedi.
‘Lozan, Türkiye halkının direnişinin ürünüdür; gericilikle uzlaşma değil, kopuştur’
THTM Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Erhan Nalçacı, panelin son konuşmasında ideolojik çarpıtmaların tarihsel arka planını, güncel tartışmalar ve sınır kavramı ile irdeledi. Lozan’ın “bir diplomatik pazarlık oyunu” değil, Anadolu halkının yürüttüğü anti-emperyalist mücadelenin ürünü olduğunu vurgulayan Nalçacı, “Lozan, İstanbul’un, sarayın, işbirlikçiliğin ve teslimiyetin değil; Anadolu direnişinin ve halkçı bir cumhuriyet idealinin meşruiyet belgesidir,” dedi.

Nalçacı, Lozan’a dönük eleştirilerin, Cumhuriyetin laik, kamucu ve halkçı karakterine karşı yürütülen ideolojik saldırının parçası olduğunu vurguladı. “Bu saldırı, sadece tarihe yönelik değildir. Aynı zamanda bugünün işçi sınıfı mücadelesine, laikliğe ve eşit yurttaşlığa karşı yapılan bir operasyondur,” diyen Nalçacı, günümüzdeki İslamcı-milliyetçi ittifakların da bu perspektifle okunması gerektiğini belirtti.
‘Lozan Antlaşması, Cumhuriyet değerlerini, laikliği temsil ediyor’
THTM’nin Kartal’da düzenlediği etkinlikte THTM Üyesi Hilal Ataş’ın moderatörlüğünde THTM Üyesi akademisyen Fahri Kaan Arslan, THTM Yürütme Kurulu Üyesi Aydemir Güler konuşmalar yaptılar. Arslan, konuşmasında Lozan anlaşmasının hem hukuki hem de evrensel önemine değinerek Sevr Antlaşması’nın Lozan’ın karşısında tarihsel ve ideolojik bir anlam taşıdığından söz etti. Sevr Antlaşması Anadolu halkının üzerine giydirilmek istenen esaret gömleğini temsil ederken, Lozan Antlaşması’nın Cumhuriyet değerlerini ve laikliği temsil ettiği üzerinde duran Arslan, bunun Lozan Antlaşması’nı tarihsel bir metinden ibaret olmaktan çıkarıp güncel hale getirdiğine dikkat çekti. Arslan, güncel gelişmelerin de bunun doğruladığının altını çizdi.

‘Lozan ile derdi olan güçlerin emekçi düşmanı olması rastlantı değildir’
THTM Yürütme Kurulu Üyesi Aydemir Güler, Arslan’ın bıraktığı yerden devam ederek yaşanan güncel sorunların sorumlusunun Lozan’a karşı olan zihniyet olduğunu vurguladı. “Lozan Antlaşması’nın kaybının bugün bizi Orta Doğu’da bir karanlığın ucuna getirdiğini görüyoruz ve yaşıyoruz” diyen Güler, “Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’de HTŞ ‘nin iktidarı alıp Esad’ı devirmesini Türkiye’nin zaferi olarak sayarken ardından iktidar ortağı olan Devlet Bahçeli Türkiye Cumhuriyeti’ni 200 yıllık bir uyku olarak nitelendirdi. Diğer taraftan Kürt siyasetçileri Lozan’ı tarihi bir hezimet olarak görüyorlar” şeklinde konuştu.
Güler, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Lozan Antlaşması, o dönem dünyada yapılan anlaşmalar içerisinde Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanarak savaşı biçimlendiren güçlü bir antlaşmadır. Lozan Antlaşması’nı imzalayan irade, emperyalistlerle anlaşan, manda olmayı isteyen İstanbul Hükümeti’ne son veren devrimci bir adım attı. Saltanatı kaldırdı, Cumhuriyet’i ilan etti. Cumhuriyeti kabul etmeyen Meclis feshedildi, yeni Meclis için seçim yapıldı.”

Bugün Suriye’ye, İran’a, Lübnan’a yapılan müdahalelere bakınca emperyalizmin Orta Doğu’yu yeniden şekillendirmeye çalıştığını söyleyen Güler, üniter devlet yapılarının, Lozan Antlaşması gibi bağımsızlığı, laikliği, Cumhuriyeti temsil eden tarihi anlaşmaların buna engel olduğunu, o yüzden emperyalizmin Lozan ile bir derdiği olduğunu vurguladı. “Antlaşma ile elde edilen kazanımların temsil ettiği Cumhuriyet ne anlama geliyor peki?” sorusunu soran Güler, bu soruyu “Cumhuriyet, Anadolu’da sıtma ile savaştır, sağlık hizmetlerinin tüm yurttaşlara ulaşabilmesidir, halk sağlığıdır, pek çok köye elektriğin gitmesidir. Cumhuriyet yurttaşlıktır ve Lozan ile derdi olan güçlerin emekçi düşmanı olması rastlantı değildir” diye yanıtladı.