Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi Yürütme Kurulu 31 Mart Yerel Seçimlerinde AKP’nin ilk kez Türkiye çapında ikinci parti konumuna geriletilmiş olmasını, halkımızın gericiliğe ve yağma rejimine karşı biriken tepkisinin güçlü bir işareti olarak görmekte ve bu sonucun ortaya çıkmasına yol açan süreci aşağıdaki başlıklarla değerlendirmektedir.
Mayıs 2023 seçimleri ile Mart 2024 seçimleri arasında bu denli önemli farklılıkların ortaya çıkmasına birçok neden yol açmıştır.
- İlk olarak, Mayıs 2023 seçimlerine iyi-kötü makyajlanmış bir ekonomik tabloyla ve daha net bir seçim ekonomisiyle girilmiş olduğu vurgulanmalıdır. Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerini mutlaka kazanmaya odaklanmış olan AKP aklı, 2021’den itibaren geleceğe yüksek maliyetler yüklenmesini göze alarak akla ziyan iktisat politikaları uygulamıştı. Enflasyonu ve döviz kurunu baskılayarak, fiyat ve miktar sübvansiyonları uygulayarak, EYT’de adım atarak, halkın borçlanmasını kolaylaştırarak, Mayıs 2023’e “düzelen ekonomi” illüzyonuyla girmişti.
- Buna karşılık, bu politikaların sınırlarına gelindiği için Haziran 2023’ten itibaren örtük bir IMF programını başlatmak durumunda kalmış, enflasyon ve döviz kuru artışlarının önünü açmış, ücret artışlarını enflasyonun altında tuttuğu gibi bunun üç yıl boyunca böyle devam edeceğini, asgari ücreti artık yılda bir kez belirleyeceğini defalarca beyan etmiş, halkın borçlanma olanaklarını da kısmış ve daha da kısacağını ifade etmiştir. Satın alma güçleri sürekli düşen, milli gelir payları gerileyen, yoksullaşan, kimileri sefalete düşen ve gelecek umutları dahi ellerinden alınan işçi, işsiz, memur, çiftçi, küçük esnaf ve bunların emeklilerinden oluşan geniş emekçi kitlelerin Mart 2024’te iktidara tepkilerinin ilk nedeni buradadır. 2009 yerel seçimlerinde AKP oylarını gerileten ekonomik koşullar adeta yeniden oluşmuştur.
- Siyasi düzlemden bakılırsa, iktidarın emek karşıtı uygulamalarına karşı oluşan tepkilerin, Mayıs 2023’teki dağınık ve hiç inandırıcı olmayan muhalefet tablosuna kıyasla bugün iktidarın karşısında tek büyük muhalif güç olarak kalmış gözüken bir CHP aracılığıyla iletilmesi kitlelere akla yakın gözükmüştür. CHP’nin toplumda AKP rejimine karşı biriken tepkileri dinamik bir biçimde siyasete taşımaktan kaçınmasına rağmen, “Türkiye ittifakı”nın tabanda sağlanması iddiası, tavanda kurulan ilkesiz “Millet İttifakı”ndan daha inandırıcı bulunmuştur. Böylece kısmen 2019’un siyasi koşulları da oluşmuştur.
- 2019 siyasi koşulların oluşmasında hatta aşılmasında, İstanbul ve Ankara gibi metropollerde CHP adaylarının Cumhur İttifakı seçmeninden de destek görmesi etkili olmuştur. Metropollerdeki CHP Büyükşehir Belediye Başkanlarının beş yıllık icraat dönemleri boyunca her siyasi çevreyle uyumlu ilişkiler kurma çabaları da bu yolu açmıştır.
- Seçmen, Mayıs 2023’te Cumhurbaşkanının sahaya inmesini kendi seçimi de olduğu için makul görmüşken, yerel seçimlerde tarafsızlık yeminini çiğneyerek ve tüm kabinesini de yanına alarak seçimlere müdahale etmesini ve İstanbul özelinde orantısız bir güçle saldırmasını tepkiyle karşılamıştır. Medya başta olmak üzere iktidarın bütün olanaklarının pervasızca, gerçek dışı suçlamalarla kullanılması iktidar tabanında bile tam karşılık bulamamış, hedef aldığı adaylar açısından ise bir mağduriyet algısı oluşmasına neden olmuştur.
31 Mart Yerel Seçimleri İslamcı-despotik bir rejim inşası hayallerinin de son bulduğu tarih olarak kayda geçecektir.
- Bu seçimlerin en önemli sonuçlarından biri de artık İslamcı-despotik bir rejimin inşasının önünde ciddi toplumsal ve siyasi barajların olduğunun iktidara gösterilmesi olmuştur.
- Böyle bir rejim doğrultusunda yeni bir anayasa oluşturma niyetlerinin siyasi zemini de esas olarak kaybolmuş durumdadır. TBMM çatısı altında anayasa değişikliği için 3/5 oy nisabı bulunsa bile bunun gerektireceği halk oylamasının 31 Mart’ta oluşan yeni siyasi dengelerde göze alınması çok zordur.
- Buna karşılık, 2018 sonrasında kurulan despotik başkanlık rejimine karşı düzen muhalefetinin artık köklü bir eleştiride bulunmadığı, “güçlü parlamenter sisteme dönüş” ifadesinin tedavülden kalktığı ve 2028’in Cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlanmanın öne çıkarıldığı yeni bir siyasi süreç çalışmaktadır. Böylece Anayasayı olumlu anlamda değiştirme gündemi de yürürlükten kalkmıştır.
AKP istikrar programını devam ettirmeye mecburdur, ama emekçi kitleler bunu kabul etmeye mahkum değildir.
- Sermaye iktidarının mevcut örtük IMF programını sürdürmekten, dolayısıyla Şimşek ekibiyle devam etmekten başka çaresi kalmamıştır.
- Seçimin ertesi günü çeşitli sermaye çevrelerinin koro halinde programın devamından yana açıklamalar yapmaları hem iktidara hem muhalefete ayar verme gayretidir.
- Bol sıfırlı bir kredi sağlanırsa IMF’yle resmen anlaşılması da pekala mümkündür. Ama bunun, ABD’nin devreye girmesi ve dış politikada yeni ödünler alması pahasına gerçekleşmesi yüksek olasılıktır. THTM, yeni bağımsızlık kayıplarına karşı teyakkuz halinde kalacaktır.
- Anamuhalefet partisi ve yeni yönetimi, emek karşıtı bir istikrar programının özüne ve emperyalizmin güdümündeki dış politika savrulmalarına karşı durabilecek tutumları şimdiye kadar almamıştır. NATO’nun genişlemesini ve mevcut örtük IMF politikalarını doğrudan veya dolaylı olarak onaylayan politikalarla, iktidardaki İslamcı-milliyetçi koalisyonun yeniden belini doğrultması engellenemeyecektir. Hem emekçi sınıfları hem sermayeyi hem de emperyalist odakları birlikte idare etme “sanatı”nın son kullanım vadesi dolmuştur.
- İşte tam da burada iç ve dış sermayeden bağımsız güçlerin ağırlıklarını koymaları gerekecektir. THTM, emek karşıtı ve dış politikada teslimiyetçi politikalara cepheden karşı çıkan ve alternatif üreten bir çizginin tam merkezinde yer alacaktır.
THTM, toplumun emek ve laiklik eksenli değişim talebine öncülük etmeye devam edecektir.
- THTM’nin dünyaya bakışı, sermayenin değil emeğin güvenini kazanmaya dönük politikalara öncelik vermek üzerinden şekillenmektedir.
- Bu da öncelikle halkın taleplerinin takipçisi olmayı gerektirir.
- Laikliğin tüm topluma benimsetilmesini ve daha geniş emekçi kitlelerin talebine dönüştürülmesini içerir.
- THTM’nin TBMM’nin çalışmalarını ve onu baskı altında tutan Cumhurbaşkanlığı’nın iradesini ve kararlarını sıkı bir biçimde izlemesini ve denetlemesini kapsar.
- Yasamanın bütçe hakkının savunulmasını, bütçelerin halk adına denetlenmesini, bütçe harcamalarının halkın ihtiyaçlarına öncelik vermesini, vergilerin ücretlilerden sermaye gelirleri sahiplerine kaydırılmasını, vb. toplumun gündeminde tutmayı gerektirir.
- Yargının yürütmeden bağımsızlığının sağlanması THTM’nin en öncelikli mücadele alanlarındandır.
- Van seçimlerine gölge düşüren uzaktan kumandalı yargı ve il seçim kurulu müdahalesine karşı toplumsal ve siyasi tepkilerin yükselmesi üzerine YSK’ye geri adım attırılması, iktidarın yediği siyasi darbenin ardından yargı alanında da darbe yemesi anlamındadır. THTM bu tür adaletsizlik ve hukuksuzlukların, yargı skandallarının takipçisi olmayı sürdürecektir.
- THTM sadece TBMM’yi değil Belediye ve İl Özel İdaresi meclislerini de yakından izleyecek ve halk yararına kararlar alınmasının ve kamucu çizgide kalınmasının takipçisi olacaktır.
- Kurulacak Yerel Meclisleri İzleme Komisyonu aracılığıyla yerel meclislerin kararları izlenecek, imar rantlarının kamuda kalmasının kavgası verilecektir.
31 Mart seçimlerinin güçlü siyasi ve toplumsal uyarısı sonrasında AKP’nin toplumsal mücadele kanallarını kilitleme gücü zayıflamıştır. Ancak eğer karşısında siyasi boşluk görürse, içte emek düşmanı dışta teslimiyetçi rejimini yeni dengeler üzerinde yeniden üretme olanağını bulabilecektir. THTM, bir siyasi boşluk bırakmamanın da mücadelesini verecektir.
THTM, 31 Mart seçimlerinden sonra açılan yeni siyaset zeminini kendi faaliyetlerini daha da yaygınlaştırmanın ve etkinleştirmenin fırsatı olarak görmektedir.
21 Nisan’da yapılacak ikinci THTM toplantımızda laiklik, emeğin hakları ve emperyalizme karşı bağımsızlık gibi temel başlıklarda mücadele olanaklarının geliştirilmesi asıl hedefimizi oluşturacaktır.