Hızla gelişen ve Esad’ın Suriye’den ayrılmasıyla şimdilik ilk aşaması tamamlanan emperyalist cihatçı darbeden çıkarılacak önemli sonuçlar var.
Bir kere, çok hızlı sonuç alınan bu saldırı operasyonunun uzun bir hazırlık dönemini, ciddi bir askeri kurmay katkısını, ideolojik/politik zemininin hazırlanmasını ve hatta Esad çevresinden “adam kazanılmasını” gerektirdiği bugün daha iyi anlaşılıyor. Suriye’ye yönelik cihatçı operasyonun planlama, eğitim ve kurmay katkısı bağlamında kritik rolün, ABD, İngiltere, İsrail ve NATO’nun temsil ettiği emperyalist blok tarafından oynandığı görülüyor ve esasen açıklamalara da yansıyor. Ama biraz daha geriye bakıldığında, buna 2018’den beri ABD öncülüğünde sürdürülen Suriye’nin ekonomisini ve idari yapısını felce uğratan Sezar yaptırımlarını, orta dönemde Hamas’ın çökertilmesi ve Hizbullah’ın hatta İran’ın zayıflatılmasını da eklemek gerekir. Rusya’nın pasifize edilmesi ise ayrı bir başlık olarak incelenmelidir.
AKP Türkiye’sinin de Suriye operasyonunda “lojistik ve diplomatik güç” olarak önemi yadsınamaz. İdlib’e geçen/geçirilen tüm askeri personelin ve askeri malzemenin sevkiyatının Türkiye üzerinden yapıldığına kuşku yok. Bir de tabii “Astana süreci” hikayesi üzerinden oyalama misyonu var. İdlib’teki cihatçıların temizlenmesi konusunun yıllardır erteletilmesi bunun önemli bir ayağıydı. Son haftalarda bile sözde “çözüm” arayışı varmış gibi yapılabildi. Sonuçta, Türkiye’nin kontrolündeki İdlib’in kapılarının (Pandora’nın kapağının) açılıp cihatçı terörist bir örgüt olan HTŞ ve SMO güçlerinin Halep üzerine itilmesi de Türkiye’nin onayı olmaksızın olamazdı veya bazı zorluklara yol açardı.
İkinci olarak, emperyalizmin kendisine biat eden her türlü kötücül güçle işbirliği yapabileceği son Suriye olayıyla bir kez daha kanıtlanmış oldu. Daha düne kadar başına ödül koyarak aradığı cihatçı HTŞ örgütü liderini bugün kahramanlaştırması ve yeni “İslamcı” Suriye yönetiminin başına uygun görmesi örneği bile tek başına yeterli olur.
Üçüncüsü, Atlantik İttifakı’nın Ortadoğu’yu kontrolüne karşı durabilecek potansiyel direniş ekseninin -Libya, Irak, Hamas, Hizbullah, Lübnan ve şimdi de Suriye hattının- kırılması yeterli görülmeyecektir, sırada İran’ın olduğu açıktır. Bunun, Türkiye’nin de içine çekildiği bir emperyalist savaş oyununa dönüşmemesi mücadelesi öncelikli meselemiz olmalıdır.
Sonuç olarak bu cihatçı darbenin en büyük kazananı, ABD, NATO ve İsrail’dir. AKP iktidarı kısa erimde politik kazanç sağladığını düşünebilir, Türkiye’de bu iktidara “muhalif” görünen kimi medya ve siyaset erbabı da kolayca daha uyumlu konumlanmalara geçebilirler. THTM olarak hatırlatmak durumundayız: Her kim ki bu darbenin destekçisidir, nesnel olarak emperyalizmin ve Siyonizm’in de destekçisi ve işbirlikçisi konumunda olacaktır. THTM, Türkiye’de NATO’ya ve emperyalist savaşlara karşı mücadelesini bu kararlılıkla sürdürecek ve yükseltecektir.
Türkiye’de iktidara çöreklenen dinci/milliyetçi ittifakın bu olayı kendi siyasi desteğini artırmak, iktidarının ömrünü uzatmak ve anayasal düzenin niteliğini kendi rejimini pekiştirmek adına daha da gericileştirmek ve otoriterleştirmek için kullanmak isteyeceği açıktır. Buna izin verilemez. THTM, Türkiye’nin tüm aydınlanmacı ve sosyalist güçlerini bu dinci-despotik gidişatı durdurmak için seferber olmaya çağırmaya devam edecektir.
THTM, Türkiye’nin NATO’dan çıkması talebi doğrultusunda gerçekleştirdiği Kartal-İncirlik yürüyüşünün ne kadar haklı olduğunu, NATO’nun saldırgan bir savaş örgütü olduğunun Suriye özelinde bir kez daha kanıtlandığını kitlelere duyurmak ve onların anti-emperyalist tepkilerini pekiştirmek mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir.
İktidar temsilcilerinin yeni-Osmanlıcı bir yaklaşımla Suriye’nin bölünmesinde 2011’den itibaren oynadığı rolün bugün daha geniş çaplı bir bölgesel savaşı körüklemesine izin verilemez.
Cumhur İttifakı bileşenlerinin kendi siyasi çıkarları uğruna ülkeyi büyük bir felakete sürükleme cüretini göstermeleri durumunda bunun karşısına dikilmek “yurtta barış, dünyada barış” şiarına bağlı tüm Cumhuriyetçi yurttaşların öncelikli görevi olacaktır.
O nedenle THTM olarak tüm yurttaşları emperyalizme ve siyonizme karşı durmaya, Türkiye’nin nükleer silahlardan arındırılmasını ve ABD/NATO üslerinin kapatılmasını kararlılıkla talep etmeye çağırıyoruz.
Yaşasın aydınlanma, bağımsızlık ve sosyalizm mücadelemiz!