Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi

İzmir’de manşetler NATO’ya karşı: ‘Bildiklerimizin üzerindeki tozları almaya ihtiyacımız var’

THTM ve PE İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı’nın desteğiyle başlayan “NATO’ya ve Emperyalist Savaşa Karşı Göreve” başlıklı kampanya İzmir’de. Sergi 8-13 Aralık tarihleri arasında sürecek.

Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin (THTM) başlattığı ve Patronların Ensesindeyiz (PE) İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı’nın destek verdiği, “NATO’ya ve Emperyalist Savaşa Karşı Göreve” başlıklı kampanya büyümeye devam ediyor. 

Kampanya süreci, İstanbul Kartal’dan Adana İncirlik’teki NATO Üssü’ne iki haftalık bir yürüyüşün ardından, PE İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı’nın hazırladığı ve Ankara NHKM’de sergilenen “Kapkara Haykıran Puntolarla: Manşetleri NATO’ya Karşı Atıyoruz” başlıklı bir sergiyle yoluna devam etmişti. Ankara’nın ardından İstanbul NHKM’de ziyarete açılan sergi, üçüncü durak olarak İzmir Mimarlar Odası’nda İzmirliler ile buluştu. 

Açılış, THTM üyesi Emel Diril, soL Haber Portalı’ndan Aslı İnanmışık ve PE İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı’ndan Buğrahan Aydın’ın konuşmalarıyla başladı.

THTM Üyesi Diril: ‘NATO’dan çıkılması talebi bugün siyasetin başat konusudur

Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin ülkenin aydınlanmacı birikimini ayağa kaldırmak, bağımsızlıktan yana ülkesini sevip sahip çıkan ve değiştirmek isteyenlerin örgütlü mücadelesi ile var olduğunu söyleyen THTM Üyesi Emel Diril, NATO’dan çıkmanın ülkenin egemenliği ve bağımsızlığı için aciliyetini ve önemini vurguladı.

Bu açıdan serginin, THTM’nin, “Türkiye NATO’dan derhal ayrılmalı” sözünün yükseltilmesi için önemini ifade eden Diril, sözlerine şöyle devam etti:

“Bugün açılışını yapmak üzere buluştuğumuz sergi, savaş henüz bölgeye yayılmamışken, İsrail Filistin’e saldırılar düzenliyorken yayımlanmıştı. Ama sergi tamamlandığından bu yana bölgede çok hızlı, çok fazla gelişme yaşandı. Bugün nükleer bir savaşın başlayabileceği, sıradan bir şeymiş gibi televizyonlarda konuşuluyor, yazılıp çiziliyor.

Sergimiz, eylül ayında THTM’nin İstanbul’dan başlayarak İncirlik Üssü’nde son bulan 15 günlük yürüyüşü sırasında birçok kent gezdi. Aynı zamanda aydınlar, gazeteciler, sendikacılar, bilim insanları, hukukçular NATO’ya ve savaşa hayır dedi; THTM’nin öncülüğünü yaptığı bir imza kampanyası başlattık. Bu imzaları TBMM’ye sunduk, ‘Türkiye NATO’dan derhal ayrılmalıdır’ dedik.

AKP iktidarı 7 Ekim’den bu yana Filistin’e karşı başlatılan korkunç saldırıların baş sorumlusu İsrail ile ticaret ilişkilerini arttırdı, ülkemizdeki NATO üsleri, ABD emperyalizminin ve İsrail’in vahşi saldırılarının destekçisi olarak kullanılmaya, işletilmeye devam etti. Filistin halkının yanında olduğumuzu, sanatçı dostlarımız fırçaları, kalemleri ile sanatın gücü ile ortaya koydular. Ne acı ki, bugün ABD emperyalizmi, İsrail’in vahşi saldırıları, emperyalist ülkelerin kirli oyunları Ortadoğu’da kısa sürede daha çok yayıldı ve genişledi. Bugün AKP iktidarı da bu oyunların bir parçası olarak Yeni-Osmanlıcılık planları için oyunu emperyalizmin kurallarına göre oynuyor. İsrail tehdidi bahane edilerek Suriye devletinin egemenliğine yapılan saldırı kabul edilemez. Bölgedeki tüm halklara gözyaşı, ölüm getirecek bu yaklaşımın karşısında durmalıyız.

NATO’dan çıkılması talebi, bugün siyasetin başat konusudur. Nükleer savaşların, emperyalizmin savaş çığlıklarına karşı bugün ‘Manşetleri NATO’ya Karşı Atıyoruz’ sergisi, yurttaşlarımıza çağrıda bulunmamız için de çok önemli bir fırsat. Ülkemizin egemenliği için Türkiye’nin NATO’dan çıkması, NATO üslerinin de Türkiye’den çıkması, kapatılması gerekmektedir. Başka ülkelerin sınırlarını, egemenlik haklarını hiçe sayan, halklara savaş getiren ABD- İsrail emperyalizminin tüm halklar için tehdit olduğunu daha gür sesle söylemeliyiz.”

Aydın: ‘Basın, halkın uyumayan gözü olmalı, gerçekleri görmeli ve aktarmalıdır’

Diril’in ardından sözü, PE İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı adına konuşan Buğrahan Aydın aldı.

Aydın, PE İletişim Emekçileri Ağı olarak, Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin tüm yurttaşlara “NATO’ya karşı göreve” çağrısına yanıt vermek, omuz vermek zorunda olduklarını belirtti. 

Aydın şunları söyledi:

“Hemen yanıt vermek zorundaydık çünkü birazdan gezeceğiniz sergimiz, gazeteci, yazar, fotoğrafçı ve çizer meslektaşlarımız, meslek büyüklerimiz tarafından mücadele tarihine not düşen haberleri, kronolojik bir şekilde NATO’nun bu ülkeye girdiği günden, Ortadoğu’yu kan gölüne çevirdiği bugüne kadar ortaya koyuyor. Bizler de iletişim emekçileri olarak üstümüze düşen bu görev için kolları sıvadık.”

Basının sadece haber aktarmakla yetinmemesi gerektiğini söyleyen Aydın, “Daha önce takip edebilenler bilir, biz daha önce İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı olarak Narin’in cinayetine dair yazılar kaleme aldık ve bir sohbet-tartışma etkinliği yaptık. Başlığını da, ‘Medyanın Narin’le İmtihanı’ koymuştuk. Orada sert ve kararlı bir şekilde vurguladığımız gibi, basın sadece haber aktarmakla yetinmez, yetinemez. Basın, halkın uyumayan gözü olmalı, gerçekleri görmeli ve bunları toplumsal bağlamıyla aktarmalı.

Ancak basın, Narin cinayeti gibi konularda büründüğü hale ve tavra, NATO meselesinde de bürünüyor. Daha da ileri giderek, sanki ülkemizde ve Ortadoğu’da yaşananların sorumlusu NATO değilmiş gibi gerçekleri gizlemeye de kalkıyor. Biz, ‘Halka yalan söylemek suçtur’ diyoruz, basın NATO’nun ve emperyalizmin aldığı her canla, işgal ettiği her karış toprakta onlarla birlikte suç işlemeye devam ediyor. NATO sadece memleketimizin dört bir yanını işgal etmiş değil, tüm dünyada devam eden çeşitli çatışma, savaş ve işgallerde, ağır sömürü koşullarında merkezde duruyor.

Bugün sergimizde Filistin köşemizi gezeceksiniz ancak biz sergiyi hazırladığımız dönemde ne Lübnan’a böyle saldırıyorlardı ne de Suriye’de son bir haftada yaşananlar vardı. O günlerde Filistin halkı her yeni güne uzun zamandır olduğu gibi bombalarla uyanıyordu. Sergimizin Filistin köşesinde Filistin, Suriye ve Lübnan halklarına yaşattıkları vahşeti, yaptıkları katliamları değil, dünyanın dört bir yanında NATO ve emperyalizme karşı verilen mücadelelerin manşetlere yansımalarını göreceksiniz. Bu mücadeleyi bugün Suriye’yi ABD ve NATO kuvvetleri olarak işgal eden İsrail, cihatçı terör örgütleri ve işbirlikçileri AKP hükümetine karşı daha güçlü, daha kararlı vereceğimize kimsenin şüphesi olmasın.”

Aydın, konuşmasına NATO’nun ülkedeki basın emekçileri üzerinde uyguladığı sansürlere, baskılara ve tutuklamalara değinerek, tüm basın emekçilerini yan yana gelmeye, mücadele etmeye ve PE İletişim Emekçileri Ağı’nda örgütlenmeye davet ederek devam etti.

“Basın emekçileri olarak NATO kurulduğu günden bu güne kesintisiz bir şekilde sadece işgalci bir savaş gücü olarak var olmuyor. Aynı zamanda sömürü düzeninin koruyucusu, patronların ve burjuva iktidarların sırtlarını yaslayıp ezmeye, yok etmeye, talan etmeye devam edebilmeleri için varlığını sürdürüyor. Biz de iletişim alanında çalışan basın emekçileri, medya emekçileri olarak NATO’nun ülkemizdeki varlığını, sektörel koşullardan, sansürlemelerden, baskılardan, tutuklamalardan çok iyi biliyoruz. Bunun unutulduğunu gördüğümüz her yeni günde de, daha önce yaptığımız gibi PE İletişim Emekçileri olarak hatırlatmaya, daha yüksek sesle haykırmaya devam edeceğiz.

Bugün NATO’yla mücadele için yapacağımız gibi, basın emekçileri olarak üzerimizdeki baskı, sansür ve ağır çalışma şartlarına karşı da yan yana gelmeli, birlikte mücadele etmeliyiz. Tüm basın emekçilerini ağımızda örgütlenmeye davet ediyoruz. Yurtsever gazeteciler, basın ve medya emekçileri olarak daha örgütlü, daha güçlü mücadele edebilmek için kapkara haykıran puntolarla, manşetlerimizi NATO’ya karşı attık, atıyoruz, atacağız.”

İnanmışık: Bildiklerimizin üzerindeki tozları almaya ihtiyacımız var

Son sözü alan soL Haber Portalı Editörü Aslı İnanmışık, gazetecilerin halka karşı sorumlu olduğunu, yurtseverlik, anti-emperyalizm mücadelesinin ve işgale karşı mücadelenin siyasi tarih boyunca parçası olmak zorunda olduklarının alını çizdi.

İnanmışık, “Gazeteler, gazeteciler yalnızca fotoğraf çekmez. Yayıncılık önemlidir, yön verir, halka gerçekleri anlatır. Mevzubahis NATO, NATO’culuk, emperyalizm karşıtlığı olunca bunun tersini düstur edinenleri, onların öne çıkartıldığını görüyoruz. Biz bunu Suriye savaşında çeteler insanları evlerinden ederken daha önce görmüştük. Aylardır İsrail’in saldırgan, soykırımcı tavrının Batı medyası tarafından meşrulaştırılmasında da gördük. Şimdi yine Suriye’de bu kez başka yöntemlerle ama aynı yoldan giden ve adına hâlâ muhalif denen gericilere büyük büyük medya kuruluşlarında mikrofon uzatılıyor, gericilik halklara çıkış yolu diye pazarlanıyor. Onların Türkiye’deki temsilcileri de kalemlerini aynı yolda kullanmaktan geri durmuyor.

İşte tam da bu yüzden bugün basın emekçileri olarak bizim de manşetlerimizi daha cesur atmaya, bildiklerimizin üzerindeki tozları almaya ihtiyacımız var. Birileri hiç çekinmeden İzmir Limanı’na savaş gemileri demirliyorsa, o geminin nereye gittiğini ve ne yapacağını yazmak, anlatmak bizim borcumuz. Bugün İzmir’in en büyük ilçelerinden birine girerken koskocaman NATO komutanlığının önünden geçmek zorunda kalıyorsak oranın daha önce Köy Enstitüsü olduğunu hatırlatmanın tam zamanı” dedi.

Sergiye gelen basın emekçilerine çağrıda bulunan İnanmışık, konuşmasını şu sözlerin ardından sonlandırdı:

“Basın emekçilerinin bu manşetleri atması her zaman kolay olmuyor, biliyoruz, ancak üzerimizdeki baskıyı bir arada olabilirsek hafifletebiliriz. PE İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı da bunların araçlarından biri. Buraya hem sergiyi gezmeye hem de haber yapmaya gelen basın emekçisi dostlarımıza bir çağrı olsun bu. Bizler birlikte hareket edebilirsek hem daha anlamlı üretimler yapabiliriz hem de pek çok hayatı, düşünceyi etkileyebiliriz.”

Sergi, 8-13 Aralık tarihlerinde İzmir Mimarlar Odası’nda ziyaret edilebilecek.