Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi

“Yenidoğan Çetesi” Akıl Dışı, İnsanlık ve Halk Düşmanı Düzenin Aynasıdır

Çok sayıda bebeğin, tıbbi gereklilik olmaksızın özel hastanelerin yoğun bakım ünitelerine yönlendirilip
SGK’dan haksız kazanç sağlanması, bazı bebeklerin hayatını kaybetmesi, daha doğrusu ölmelerine göz yumulması Türkiye’nin mutlaka hesaplaşması gereken bir olaydır.


Ülkemizde artık insan hayatının hiçe sayıldığını görüyorduk: Her gün emekçiler işbaşında ölüyor.
Kadınlar için can güvenliği kalkmış bulunuyor. Türkiye çocuklarını koruyamıyor…


Şimdi, bu derin çürümenin de ötesindeyiz. Meğer sağlık sisteminin kâr üstüne kurulmasının sonucu
para için yeni doğmuş bebeklerin öldürülmesi olmuş! Meğer özelleştirme sadece hastanelerin, sağlık
ekipmanlarının alınıp satılması, sağlığın parayla ölçülmesi değilmiş. Özelleştirme bebeklerin de alınıp
satılması demekmiş! Bize “paran kadar sağlık alırsın” demiyorlarmış meğer; para için bebeklerimizi
katlediyorlarmış!


Böyle bir skandalla hesaplaşılmamasının sonucu, Türkiye’nin bir toplum vasfını yitirmesi anlamına
gelecektir. Bebeklerin para için öldürüldüğü yerde hiçbir şeyin değeri yoktur…


Hesaplaşmak için önce bu korkunç olayın tekil bir örnek olduğunun düşünülmemesi gerekiyor. Olaya
katılan bazı kişilerin bir süreliğine hapis cezası alması, hatta cinayetlere sahne olan kurumlara devlet
tarafından el konması kimseyi rahatlatmamalıdır. Suçlular bir grup acımasız katil ve devleti her yolla
soyan hırsız değil. Sermayenin kârını merkeze koyan sistem mantıksal sonuçlarına ulaşmış.


Bütün dünyada sermaye sınıfının kâr oranlarını yükseltmek için başlattığı Huruç Harekatı’nın kritik
kavramı özelleştirmeydi. 20. yüzyılda mücadeleyle kazanılan sosyal devlet uygulamaları tasfiye edildi.
Sağlık ve eğitim gibi temel kamusal hizmetler vahşi sömürüye açıldı. Yenidoğan Çetesi, Dünya
Bankası’nın, IMF’nin gözetiminde yürütülen, siyasi iktidarın bütün hücrelerini kapsayan bir sürecin
zehirli meyvesidir. Kurduğu sağlık sistemiyle sabah akşam övünen AKP, özel hastane patronlarının
Sağlık Bakanlığı’na el koymasını sağlayarak işleyişin devlet tarafından denetlenmesini de ortadan
kaldırmıştır.


Sonuç SGK’dan yani halkın vergilerinden para sızdırmak için bebeklerin ölüme sürüklenmesi, parası
SGK tarafından ödenen ve kullanılması gereken ilaçların gizlice satıldığı bir pazarın oluşması, belki
küçücük bedenler üzerinde birtakım testlerin yapılmasıdır. Bu bir korku filmi değil, devletin gözünün
önünde süren bir katliamdır. “Tüccar siyaset” işin içindedir. “Hizmet” dedikleri çocuklarımızı
öldürerek kârların artırılmasıdır. Bu düzenin tamamı çeteleşmiştir.


Bu soruşturma halka açık yürütülmek zorundadır. Suç işlenirken görevde olan Sağlık Bakanları, Sağlık
Müdürleri soruşturmaya dahil edilmelidir. Görevdekiler derhal görevden alınmalı veya istifa etmelidir.
Suçun işlenmesine sahne olan kurumlara el konmalıdır. Bu kurumların yönetici ve sorumlularının mesleklerini sürdürmelerine engel olunmalıdır. Soruşturma ihbarların bekletilmesinde olduğu gibi
sürüncemede bırakılmamalı, mutlak bir öncelik verilerek en kısa sürede tamamlanmalıdır.


Ama bunlar sadece başlangıçtır ve yetmez! Bu düzen tepeden tırnağa değişmelidir. Gelinen bu
noktada, bebeklerin kanıyla, paranın pisliğiyle oluşan kir ancak toplumun bayrağına “sağlık sistemi
toplum sağlığını korumak ve geliştirmek için örgütlenir” diye yazarak temizlenebilir. Tüm sağlık
sistemi devletleştirmeli ve piyasanın dışına çıkarılmalıdır.


Böyle bir köklü değişim emekçi halkın örgütlü gücünü, siyasi iradesinin cisimleşmesini
gerektirmektedir. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi bunun için mücadele ediyor. Ya bu mücadele
kazanılacak, ya da Türkiye diye bir toplumdan söz edilemez hale gelinecek.

THTM Yürütme Kurulu