Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi olarak, Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesini şiddetle protesto ediyoruz.
Olay bir hak gaspı ve anayasa ihlalinin ötesine çoktan geçmiş bulunuyor.
Atalay arkadaşımızın mahkûmiyet aldığı Gezi Davası hukuki bir nitelik taşımamaktadır ve siyasi iktidarın halktan rövanş almasından başka bir şey değildir. 2013’de Türkiye’nin dört bir yanında gericiliğe ve baskılara karşı ayağa kalkan milyonlarca insan ülkemizin gururudur. Suçlu olan, gençleri öldürten, onlarca yurttaşın sakat kalmasına neden olan AKP’dir.
Gezi davası ve mahkûmiyet kararları hukuksuzdur, ama Atalay hakkındaki karara rağmen ve üstelik YSK’nın onayıyla aday olmuş, seçmenler tarafından milletvekilliğine seçilmiştir. Serbest bırakılmaması ve hükmün durdurulmaması tam anlamıyla skandaldır.
Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararının gereğinin yapılmaması, sadece Yargıtay’ın değil TBMM Başkanlığının da Cumhurbaşkanlığı üzerinden gelen baskılara direnemeyip hukuk devleti ilkesine yabancılaştıklarının kanıtıdır.
Atalay hakkındaki fezleke, AKP’nin, kendisi, resmen suç örgütü kabul edilen Gülen tarikatıyla bağı nedeniyle kovuşturulmayı hak eden bir üyesinin başkanvekilliğini üstlendiği sırada okunmuştur. Bu oldubitti, politik bir tercihtir ve gericiliğin meydan okuması anlamına gelmektedir.
“Yargıtay-AYM çelişkisini” bizzat kendisi üreten siyasi iktidar, çözüm için yeni anayasa yapılması gereğini kamuoyuna dayatmaya kalkışmaktadır. AKP’nin kuralsızlığı ve keyfiliği ilke haline getiren siyaset tarzı, bu partiyle tartışmanın zeminini çok zamandır tamamen yok etmiştir.
AKP iktidarı Anayasa’nın dilediği maddesini keyfince yürürlükten kaldırma yetkisine sahip olduğunu ilan etmiştir. Bu tutumu şiddetle protesto ediyoruz.
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi siyasal iktidara karşı halkın meşru direnme hakkını esas almaktadır.
Atalay olayının geldiği nokta sadece arkadaşımızın seçilme hakkının değil genel olarak yurttaşların seçme hakkının da gaspıdır.
Seçme ve seçilme hakkının iktidarın keyfine bağlandığı koşullarda TBMM’nin meşruluğu hukuken de gölgelenmiş demektir.
Kendi üyesinin ve onu seçenlerin haklarını reddeden bir kurum kendisini yok etmektedir.
Can Atalay’ın TBMM üyeliğinin düşürülmesi yok hükmündedir, ama bu yolla TBMM kendi kendisini de imha etmiş olmaktadır.
Siyasi iktidara duyuruyoruz:
Seçme ve seçilme hakkına saldırınızı, yeni anayasa dayatmanızı reddediyoruz.
Siyasi iktidarla irili ufaklı uzlaşmalar üstünden yola devam eden bütün siyasetçileri uyarıyoruz:
AKP’yle pazarlığın azı çoğu, makulü makul olmayanı, haklısı haksızı olmaz. AKP’yle uzlaşma arayanlar karşıdevrimin suç ortağı olur.
Onurlu, hukuktan yana, kendilerini de var eden seçme ve seçilme hakkını sahiplenen TBMM üyelerine hatırlatıyoruz:
Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesini protesto etmek, konumunuzla ve taşıdığınız sorumlulukla orantılı değildir. Meclis’in Atalay’dan sonra önemli bir şey olmamış gibi yoluna devam etmesini hiçbiriniz sineye çekmemelisiniz. TBMM’de tek yapılacak iş mücadele etmektir.
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi Can Atalay arkadaşımızın milletvekilliğinin düşürülmesini protesto ederken, halkımızı siyasi iktidarın gayrimeşru adımlarına karşı direnme hakkını kullanmaya, bu amaçla Türkiye Halk Temsilcileri Meclisiyle ilişki kurmaya, mücadelemize omuz vermeye, büyük bir toplumsal örgütlenmenin parçası olmaya çağırmaktadır.