Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi olarak, laik Cumhuriyete, bilime ve halkımızın sağlığına yönelik organize bir saldırı olan “manevi danışmanlık” faaliyetleri karşısında sessiz kalmayacağız! Bu proje, psikolojik sağlık hizmetlerini dinselleştirilmekte, halkımızın psikolojik sağlığını tehdit etmekte ve en önemlisi, laik, demokratik Cumhuriyetimizin temellerini dinamitleyen planlı gerici kuşatmanın ideolojik ayağını güçlendirmektedir. Türkiye Psikiyatri Derneğince manevi danışmanlığa karşı açtığı davada Danıştayın son kararı “manevi danışmanlık” hizmetlerine yasal zemin kazandırmaktadır. Kabul etmiyoruz!
Psikolojik uygulamalar, ilahi dogmalara veya keyfi yorumlara değil, bilimsel kanıta, gözleme ve metodolojiye dayanan bilimsel bir çalışma alanıdır. Psikologlar, psikiyatristler, psikolojik danışmanlar, sosyal hizmet çalışanları, çocuk gelişimcileri gibi birçok meslek grubu, kendi çalışma alanlarında yıllarca süren yükseköğrenim, staj ve süpervizyon süreçlerinden geçerek, bireylere ve topluma psikolojik destek sunma yetkinliğini kazanırlar. Ancak bugün, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde genişletilen “manevi danışmanlık” hizmetleri, bu bilimsel çalışma alanlarının mesleki sınırlarını pervasızca ihlal etmekte, hatta toplumsal sorunları derinleştiren bir yıkıma zemin hazırlamaktadır. Manevi danışmanlık teşhis koyma, terapi uygulama ve yönlendirme süreçlerinde bilimin yerine dogmanın konulmasıdır ki bu, Ortaçağ zihniyetinin 21. yüzyılda devlet eliyle hortlatılmasından başka bir anlama gelmemektedir.
Diyanet bünyesindeki din görevlileri, bireylerin psikolojik sorunlarına konuya dair hiçbir bilgiye sahip olmadan ve hiçbir sorumluluk almadan “dini rehberlik” adı altında müdahil olmaktadırlar. Özellikle Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) yurtlarında manevi danışmanlık hizmeti sunmakla görevlendirilen Diyanet personelinin sayısı, 2021 yılında 922’ye ulaşmışken, aynı yurtlarda görev yapan psikolog sayısı ise sadece 52’dir. Bu çarpıcı dengesizlik, bilimsel temellere dayalı psikolojik destek ihtiyacının göz ardı edildiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. 2019-2021 yılları arasında KYK yurtlarındaki manevi danışman sayısında 353 kişilik bir artış yaşandığı göz önüne alındığında, projenin kapsamının giderek genişlediği anlaşılmaktadır. Diyanet, gençlere yönelik “Gençliğe Değer” projesi kapsamında da her din görevlisinin en az 10 gence ulaşmasını ve rehberlik etmesini hedeflemekte, gençlerin adı, yaşı ve adres bilgilerini içeren formlar doldurulmasını istemektedir. Diyanet’in 2024-2028 stratejik planına göre, manevi danışmanlık projesiyle sadece bir yıl içinde 1 milyon 800 bin gence ulaşılması hedeflenmektedir.
Diyanet personelinin yetki sınırlarını bilmemesi, kendilerini “psikolog” gibi görmesi, kendilerine başvuran kişilere yanlış yönlendirmeler yapmalarına neden olmaktadır. Bu durum, özellikle aile içi veya cinsel şiddete maruz kalan, intihar girişimi olan, akran zorbalığı gibi travmatik yaşantılara maruz kalan gençler gibi hassas grupların, uzman desteği yerine dini söylemlerle oyalanmasına, sorunlarının derinleşmesine yol açmaktadır. Gerçek bir tedavi yerine din görevlilerin başvurduğu “sabret, dua et, şükret” gibi telkinler, hastanın durumunu ağırlaştırmakta, tedaviye erişimini geciktirmekte ve kalıcı hasarlara yol açmaktadır. Psikolog ve psikiyatristler, intihar riski veya istismar vakasıyla karşılaştığında yasal bildirim yükümlülüğüne sahiptir. Yetkisiz manevi danışmanlar ise bu vakaları “dini telkinle” çözmeye çalışarak hem suç işlemekte hem de bir gencin hayatını doğrudan riske atmaktadır.
Eğitim sistemi, bu dinselleşme projesinin merkezi alanı haline getirilmiştir. Artık tüm çocuklar anaokulundan itibaren din derslerine tabi tutulmakta, okullar imam hatiplere dönüştürülmekte, karma eğitimin oranı hızla azaltılmaktadır. “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”, laiklik ilkesine aykırı bir şekilde, soyut düşünce becerileri gelişmemiş çocuklara dini içerikli bilgi ve etkinlikler sunmakta, ulusal birlik anlayışının yerini İslamiyet’e dayalı ümmet anlayışı almaktadır. İnanç ve itaatle koşullandırılarak yetiştirilmiş bir neslin telkine müsait, kolayca yönlendirilebilir bir ümmete dönüştürme hedefi apaçıktır. Kadınların çalışma yaşamında yer alması dahi “Türk aile yapısının karşılaştığı sorunlar” arasında gösterilmektedir. ÇEDES gibi projelerle, tarikat üyeleri manevi danışmanlık uygulamaları için görevlendirilmekte ve eğitimin resmi bir parçası haline getirilmektedir.
Manevi danışmanlık faaliyetlerinin agresif bir şekilde yaygınlaştırılması, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın laiklik ilkesinin ve bilimsel eğitimin sistematik olarak ihlal edildiğinin en somut göstergesidir. Diyanet, özellikle son on yılda toplumsal ve siyasal süreçlerdeki rolünü devasa ölçüde güçlendirmiş ve AKP iktidarı döneminde adeta “yeni devletin ideolojik hegemonya aygıtına” dönüştürülmüştür. Ayasofya ve Kariye Müzesi’nin Diyanet’e devredilmesi, tarihi Bomonti Bira Fabrikası’nın yıkılıp Diyanet’e tahsis edilmesi, Heybeliada Sanatoryumu’nun Diyanet’e tahsis edilmesi gibi adımlar, Diyanet’in toplumsal yaşamın her alanında gücünü artırma arzusunu yansıtmaktadır. Diyanet, yaklaşık 90 bin kişilik kadrosu ve yüzlerce vakıf, dernek, basın yayın kuruluşuyla devasa bir yapıya ulaşmıştır. AKP yerel seçimlerde kaybettiği siyasi boşluğu Diyanet aracılığıyla doldurmaya gayret etmektedir.
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi olarak, manevi danışmanlık adı altında yürütülen ve bilimsel temelli psikolojik hizmetlerin altını oyan bu uygulamaların derhal ve koşulsuz olarak durdurulmasını talep ediyoruz. Bilimsel mesleklerin sınırlarının bu denli hoyratça ihlal edilmesi, halkımızın, özellikle de çocuklarımızın ve gençlerimizin psikolojik sağlığını tehdit etmekle kalmayıp, aynı zamanda Cumhuriyetimizin laiklik ilkesini, aklın ve bilimin egemenliğini temelden sarsmaktadır.
Bu tehlikeli gidişat karşısında “dinin siyasallaşmasından kurtuluş” tek başına yeterli değildir. Karşımızdaki sorun, topyekûn bir toplumsal çöküş projesidir. Gerçek kurtuluş, ancak ve ancak bilimin ve aklın rehberliğinde, insanın insan tarafından sömürülmediği, dayanışmacı ve eşitlikçi değerler üzerine kurulu laik ve toplumcu bir düzenin inşasıyla mümkündür.
Olasılıklar ortadadır:
Ya emekçi cumhuriyeti, ya din devleti!
THTM’li Psikologlar
THTM Eğitimde Gericilikle Mücadele Komitesi
THTM Yürütme Kurulu
